Vatan Borcunun Tahsilatı

2012'nin muhtemelen Şubat Ayı.

Askerlik olmasa adını ansiklopedilerde bile duymacağım Borçka'yı tanıma imkanım da olmazdı.

Bu askerlik insana gerçekten inanılmaz şeyler aktıyor.

En zehir zemberek zamanlarımdan bir kısmını geçirmekle birlikte iyi ki gitmişim diyorum.

Adı sanı duyulmadık, bet sesli şarkıcımsıların yavan ve detone şarkılarının bile buruk bir anısı olmasını sağlayan bu denli tarifsiz bir ortam daha bulamazdım.

280 küsür kişilik bölükte okuma yazma bilen 6 kişiden biri olarak başına oturtulduğum o bilgisayarda ne "dinlemem" dediğim ne "iğvaaannçç" dediğim şakıların müptelası oldum o "Rammstein"cı kişiliğimle.

"Tripkolik - Gidemem Senden" çalındı bugün kulağıma bir yerlerden.

O saniyede bildiğin 7 yıl öncesine gidip yarım saatte boyumu aşan kar kütlelerine,

Sümela Manastırından hallice dik nizamiyeye,

Bakkalın ateş kırmızısı dudaklı yeğenine,

Otogardaki gözlüklü biletçiye,

Kanadı kırıldığı için ekmek kasasına koyup ısıtıcı karşısında bekleterek hiç olmazsa sıcak bir ölüm hediye ettiğim mavi serçeye,

Parmaklarımı dilim dilim jiletlenmişçesine çatlatan soğuk sulara,

Bölüğün yosun kokulu binalarına,

İki sıkışık dağ arasında güneşi günde taş çatlasa 2 saat kadar görebilen dar ara sokaklarına dönüverdim.

-------------------------------

Gürcüce ile Rusça arasında mı kalmamıştım,

Yalnızlıkla çaresizlik ve gurbetlik arasında mı,

Umut ile hayal kırıklığı arasında mı,

Dönüşümün, gidişimden bile yalnız olmasında mı...


-------------------------------


Hâlâ bazen rüyalarımda kendimi kışlada yada ara sokaklarda görürüm.

Arkadaşlarım hâlâ oradadır.

Mavi serçe hâlâ ekmek kasasındadır ama kanadı kırık değildir, bilakis çok iyidir.

Bakkalın yeğeni hâlâ ateş kırmızı dudakları ve gece gibi saçlarıyla bana gülümsemektedir. 

Ben hâlâ yalnızlıkla çaresizlik ve gurbetlik arasında kalmışımdır.

O karların içinde kaybolup gitmekteyimdir...


-------------------------------