Sırf birilerinin mutlu olması için birilerinin mutsuz olması
gerektiği gerçeğinden yola çıkarak, mutsuzluk da sizi tatmin
etmeyeceğinden ölüme mahkum edip günahlarınızı sırtıma yükleyerek
çarmıha gerdiniz beni.
Sizin için ölüleri dirilttim, dünyada
cenneti vaad ettim, sağ yanağıma vurduğunuzda solu da çevirdim, düşmanım
olanınızı sevdim, ama yine yaranamadım.
Hepiniz Yahudisiniz!
Hepiniz Romalısınız!
Kiminiz Yahuda oldu hayatımda, beni öperek ihanet etti bana.
Bazılarınız benim için bir yerlerde ağlayan bir Mecdelli Meryem
olduğunu söyledi ama başucumda ağlayan İmran kızı Meyrem Ana'dan
başkasını göremedim.
Çoğunuz Vaftizci Yahya kesildi başıma "bak
böyle böyle yaparsan daha iyi olur ama şunu bunu yapma, bu da kötü olur"
dedikten sonra, kiminiz de Vali Pontius oldu "bana ne lan ister yaşasın
ister ölsün, benim başıma kalmasın da" deyip lafımı sözümü dinlemeden
başından savdı.
Bazılarınız Kireneli Simon bile oldu, eninde
sonunda beni gereceğiniz çarmıhı taşımama yardım etti, bir an önce
geberiverip gideyim diye. Sonra aslında beni çok sevdiğini söyleyerek
çarmıhımla başbaşa bırakıp çekip gitti.
Kiminiz Petrus oldu, o kadar çok sevmesine rağmen pabucu pahalı görünce daha horoz ötmeden 3 kere üst üste ihanet etti.
Neden?
Çünkü böylesi hakkımda daha hayırlıydı.
Sizin günahınız benim kaderimdi.
Öyle olsun madem;
"Tetelestai"
"Olması gereken oldu"...
"Olması gereken oldu"...
Önce hafiften bir ihanet esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor, kollar çarmıhlarda...
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Yahudilerin bitmek bilmez palavraları,
Yeruşalim'i dinliyorum gözlerim kapalı...
Yavaş yavaş sallanıyor, kollar çarmıhlarda...
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Yahudilerin bitmek bilmez palavraları,
Yeruşalim'i dinliyorum gözlerim kapalı...