Kişisel Hezimetnamem

Yine kırdık bir taraflarımızı.
Son 2 yıl içindeki dördüncü kaza.
Anlaşılan ya bunlardan birinde cartayı çekip gidicem, yada kör bir kurşun gelip ışıkları söndürcek.

Hiçbiri olmazsa da bu kalp kırıklığıyla, bu gönül kırgınlığıyla fazla yaşamam muhtemelen.

----------------

O yüzden şimdiden yazayım;
 
Bak kardeşim.:
Annem ve babam dışında hiçkimseye hakkım helal değil!
Kimse de bana helal etmezse etmesin.

Kimse de arkamdan, "ayyy yazık ya, Allah bilir sağlığında ne kadar  kırdılarsa kalbini..." demesin, ikiyüzlüsünüz!
 
"Niye böyle birşey yazdı ki, ne kadar mutlu, hayat dolu, dolu dolu bir insandı..." demesin, suçlusu sizsiniz!!

"Aman etmezsen etme lan" hiç demeyin, sizin gibiler yüzünden de Hak Helal Etme Müessesesi bugün bu halde!!!

----------------
 
Bak şey de demeyin:
 
"Aman efendim polisler neden böyle oldu, neden böyle mutsuzlar, neden böyle kahır dolular bla bla bla..."
 
60 yaşından yaşlı yada huzur içinde ölen tek bir polis memuru görmedim, tanımadım 8 yıldır.

Hepsi ya beyin tümöründen ölüyor yada mide kanserinden. Hiçbiri olmazsa emekliliğe az kala intihar ediyorlar.

Özellikle de o "ne kadar mutlu, hayat doluydu" dedikleriniz.

Bazı kendini insanlar arasında gizlemeyi başarabilmiş kripto orospu çocuklarıdır bugün onları, beni, bu hale getiren!

----------------
 
Ha bi de illa bir yerlerde bi fotoğraf kullanacaksınız, aman rahmetli meslektaşımızın vasiyetiydi, aman fotoğrafsız haber olmaz nereden bulacaz şimdi bilmemne diye...

Sizi o zahmetten de kurtarayım, alın bunu kullanın:
 

 
Bu köpek, babamın vefatının ardından yüzümü güldüren bir iki şeyden biriydi.

Çoğu adam denilenden daha adam, çoğu şeref yoksunundan daha şerefliydi.

Ve onu severken bir an olsun sevmekten veya sevilmekten şüphe etmemiştim.
 
----------------
 
Bu kısım da "bok vardı da geberdi, şimdi işin yoksa evrakla tutanakla bilmemneyle uğraş dur, ne güzel akşam çıkışta karıya gidecektim" diyenler için:

Bunların sizinle, ideallerinizle, kurumsallığınızla vs alakası yok.
Bunlar hep benim kronik baht yetmezliğimden!

PTT'de pul yalama memuru olsaydım, dilimde biten tüyler lafla biten tüylerden yine az olurdu.
 
Müze memuru olsaydım, topyekün çalınan Bergama Şehrinden beni sorumlu tutarlardı.
 
Spor Bakanlığında çalışsaydım Pehlivan Koca Yusuf'un ölümünde personel olarak ihmalkarlığım araştırılıyor olurdu.

----------------
 
Her ne haltsa yavrum.
Anladık yada kazadan, ya kurşundan, ya kalleşlikten gidecez, tamam, su testisi su yoluda kırılacak, okey...
 
Hak mak helal melal değil hiçkimse ve hiçbirşeye.
 
Dağılabilirsiniz.
 
----------------
 
Son olarak: 
 




My Own Personal Düldül

37 yıllık hayatımda kendim için yaptığım ilk ve tek şey...




Sen Gittin, Biz de Kalamadık...

2 yıldır, yani babamı kaybettiğimden beri her gece yatarken bu son yatışımmış ve sabahı göremeyecekmişim gibi hissediyorum.

Ne yaşama isteği kaldı, ne azmi.

Her dakikam biraz sonrasına çıkamaycakmışım gibi...

 

Yemek istemiyorum, sevmek istemiyorum, zaten anamda başkasınca sevildiğim de yok... Hiçbir şey, hiçbir şey istemiyorum!


06/09/2021 tarihinde evimden bir tabut çıktı, içinde 3 tane de cenaze.

 

Bittim ben, bittim...



Hatıra bir tutam saçını aldım, değil dokunmaya, bakmaya kıyamıyorum.

 

Sabah olunca dinletirim dediğim şarkıyı, bir kaç saat evvelinde indirdiğim oyunu, o esnada izlediğimiz son filmi izlemeye kıyamıyorum.


-----------------


Sevgilerin en hasına layık bir ana var, bir de baba, hele namusu üzerine söz veren namussuzlardan, gözünüzün içine baka baka yalan söyleyenlerden azade tutun sevginizi...

 

-----------------

 

O kadar yalan geliyor ki dünyalık meşgaleniz.

Yok siyasetiniz, yok muhalefetiniz, mesleğiniz, sporunuz, aşkınız sevdanız, eşiniz, sıpanız, yaşama azminiz...

Osuruk kadar değer veriyorsam adam değilim...

 

Dayanmaya, devam etmeye gücüm kalmadı, bir tek anam kaldı geriye, o benim için , ben onun için dayanıyoruz sadece...

 

Bittik biz, bittik...

 

-----------------

 

"Deme öyle kardeşim, deme öyle" değil, gayet de öyle kardeşim, az bile söylüyorum, gayet de öyle!!!

Dert Bir Değil ki...

Kolu da kırdık canına yandığımın...

 


Doyamadılar, kanser etmelere, kolumu kanadımı kırmalara doyamadılar.

Benimki de ne yaşama azmiymiş vay arkadaş, hala çalışacam, iş yapacam bilmemne diye uğraşıyorum...

Müjde Ben Kanser Oldum

Zaten bana yaşatılan bu hayatta mutluluktan ölmeyi falan da beklemiyordum ama...

6 yıldır ufaktan tefekten biraz rahatsızlığım vardı genzimden.

Son 3-4 aydır aralıksız, sürekli ama böyle ve ince ince kanama halindeydi. Rahat nefes alamıyordum, horlamalarım başlamıştı, kulağımda boğukluk, görmemde hafif bir bulanıklık vardı.

6 yılı bilmem de 5 yıl 11 ay önce gitsem pek sorun olmayabilirmiş...

 

Başka belirtiler de vardı tabii, üstelik daha da bariz:

Hayatın bana zehir edilmesi,

Ne zaman iki dakika yüzüm gülse, burnumdan getirilmesi,

İyi niyetlerimin, güzel umutlarımın içine edilmesi,

Tüm inançlarımın, güvenimin ırzına geçilmesi,

Aşk, sevgi adı altında kandırıla kandırıla kalp namına birşeyimin bırakılmaması vb...


Sizin de hayatınızda böyle belirtiler varsa derhal doktora gidin, tüm kötü huylu tümörlerinizi aldırın.


Aldırmaz da benim gibi içinizde tutarsanız böyle kanser olursunuz işte!


------------------------


Nasıl atlatırım, yada atlatır mıyım bilmiyorum.

Zira 6 yıllık bir kanseri tedavi etmek pek siğil temizlemeye benzemiyordur muhtemelen.

Anlattığım pek çok şey burada, anlatamadığım milyonlarca şey de içimde, o yüzden fazla uzatmaya gerek yok.

Ama özetle, hakkım helal falan değil abi...





Sevdiklerim Sevmediklerim

Sevdiğim şeylerin özünde bana uymadığını farkettim bugünlerde.

Sanki aslında o şeyi sevmemeliymişim gibi, yada benden başkası sevdiği zaman o kadar da hoş değilmiş gibi.

 ----------------------

 Behemoth mesela:

Adamlar her türlü dine diyanete sövmeyi vazife edinmişler, dünyanın en pasifist, en barışçıl dini görüşüne bile katil köpekler diye haykırıyorlar.

 

Adam "hak lailahe illallah" diye İncil yırtıyor nan!!!

Harbi harbi, 230 kere dinledim klibini resmen zikir-metal asdfghjkl :))

 

Adamlar semazen falan bulmuşlar ahahah :)))

Hacı bak ben böyle şeyleri hiç onaylamam, bize ters, bizi bozar, iki headbang yapacaz diye öbür tarafta kıçımızı kızarttırmanın anlamı yok...

Ama herifler sağlam, bayaa çok sağlamlar. Öyle "yeaa ben inanmayaraaam, tanrı diye bişi yeak yeeaa" dallamalarından da değiller, adamlar karşı oldukları şeyi okumuş araştırmış, kliplerinde ve sözlerinde kullandıkları sembolizmi benim diyen komplo teorisyeninden duyamazsınız.

İyi de size ne lan milletin kutsalına sövüyonuz??

Tamam da söven adamı sen niye dinliyon manyak mısın nesin demezler mi adama?

Derler...

------------------

Dişi bir kişiden hoşlaştım.

Hanımcık, akıllı, inanır mısınız güzel da lan gariptir!?

Stalk'ın dibine vurdum buldum bunu twitterini.

İç dünyası tıpkı benimkisi gibi depresif, mutsuz, umutsuz...

Aralarda komikli şeyler paylaşmış vs...

Abi şimdi aslında tam benim kafa!

Ama nedense içimde böyle bi hoşnutsuzluk gibi birşey oldu.

Düşündükçe bu tip şeyleri sadece ben paylaşırsam hoş olabileceği fikri geldi aklıma.

Sonra da ben bunları paylaştığımda da başkaları benim hakkımda tıpkı benim onun hakkında hissettiğimi hissediyor olabileceği fikri geldi.

 


Bu mesela.

Ben de göt sahibi bir insan olarak buna acayip güldüm.

İçimden daha ne cümleler kurarım da dışıma vurmam.

Konu da bu işte!

Benim dişi kişide aradığım daha zekice bir espiri olmalıydı.

Göt ibaresi komik ama ayıptı.

"İnadım inat, arka tarafım iki kanat" gibi göt demeden göt diyen bir tepki beklerdim ben ondan.

Tamam artık kayışı kopardım ben de, artık ben de ağzı bozuk bir üsküdar beyefendisiyim ama.. Ne bileyim işte... Onun ağzından (yada twitterinden işte neyse) duyunca böyle içim bi soğudu.

 ----------------------

Vakti zamanında imkan yok, zaman vardı.

Şimdi imkan çok zaman yok.

Vakti zamanında deli divane olduğum ve dahi ileride olmayı planladığım envai çeşit oyunu satın aldıkça alıyorum makul bir fiyat mukabilinde...

Ama aldığımla kalıyor!

2022 başından bu yana 8 adet oyun almışım, toplam oynama sürem 0.1 saat!!!!

Hayır sağa sola para saçmaksa git bi hayır işi yap da insanlığa yarar bişeyin olsun.

Yada git oyna iki dakika ya.

Abi alırken ufff çok manyak acccayip zevkli diye alıp da adını bile hatırlamadığım, kurmaya üşendiğim zibilyon tane oyun var.

Artık alasım da yok!.

Bir zamanlar bilgisayar başında zaman geçirmekten teflon tava düzlüğüne ulaşan bir mabadım vardı.

Şimdi tek yapmak istediğim uyumak, uyumak ve uyumak...


Oynadığım son oyunda da bana böyle bi laf sokulmuşluğu var hatun  bir karakter tarafından...

Oyunlarda bile fırça yiyoruz bu canına yandığımın hayatında!

----------------------

TikTok adlı mecrayı kamış uyaran etkilerinden ziyade absürt komik videoları için kullanıyorum, zira gülmeyi acayip unuttum ve ota b*ka gülme ihtiyacı içerisindeyim.

Evet arada bildiğin süt gibi karı hanımefendileri de yok değil ama konu bu değil.

Teyzenin biri birşeyler anlatıyor iki saattir, abooo bi yorumlar var bu teyze Zazaca'nın bilmemne lehçesinden konuşuyor diyen de var, ne Zazacası gerizekalı bu bildiğin eskimo dili, diğeri diyor eskimolar sevsin seni Guayana Fransızcası bu bilmemne de bilmemne...

2010 yılında beri hobi olarak Süryani kültürüyle, diliyle ve diniyle hobi olarak ilgileniyorum ve kadının anlattığı şeyi sanki andımızı okuyan 5-A sınıfından Hacer arkadaşımızmışçasına şıp diye anladım, kelime kelime tercümesini de yazdım.

Vay sen misin yazan!

Abi yazdıklarımın ispatlı şahitli olması bir yana, galiba hobilerim biraz fazla ileri boyuta varmış ki yorumumun altının yarısı ülkenin benim gibi kanı bozuklarla dolmasından bahseden, haçperest misin lan sen diyen, diğer yarısı da benim gibi kadim süryani kilisesi mensubu (!) kardeşlerimizle tanışmanın şeref olduğundan bahseden yorumlarla doldu.

Abi ben Süryani değilim!

Ben sadece kültürünü seviyorum.

Müthiş rahatsız oldum.

Sırf ilgiliyim diye bir tarafın beni linçlemesinden, bir tarafın tanımadan etmeden yüceltmesinden acayip rahatsız oldum.

Eee o zaman be eşşooğlu eşşek!! Ne halt etmeye ilgileniyorsun böyle şeylerle?

Sana mı kaldı lan barekhmoor demek?

Kalmadı da işte... Bu iş ben seviyorken güzeldi, kimse beni yargılamıyor, karışmıyordu. Başkaları sevince o kadar da güzel gelmedi ne bileyim...

----------------------

Çok var daha böyle, güldüğüm şeyler, sevdiğim şeyler, bana çok yabancı geliyor, neyi neden sevdiğimi bile anlamıyorum.

Aslında bunları okuyan eden var mı onu da bilmiyorum.

2009 yılından beri yazıyorum, toplam okuması 100'ü geçmez blogcağızımın. 

----------------------

Karşılaştığım kahpeler, yaşadığım kahpelikler yüzünden, içine işenmiş kalbimde ne sevgiye dair bir umut -ve daha da kötüsü- ne de bir ihtiyaç kaldı.

Babamı toprağa vermemden önce hayatım 3 kişiden ibaretti; annem, babam ve ben.

Onu kaybettiğimden beri tek biri kişiden ibaret artık, sadece annem!

Dünyada annemden başka kadın yok, kalmadı!

Babamdan başka da erkek yoktu zaten.

Ben de erkek falan değilim abi, işemekten başka bir işe yaramayan zekere sahip bir organizmayım o kadar... Her zekeri olan erkek olsaydı kamçılı hayvan playboy mansion sahibi olurdu.

Aşkmış, cinsellikmiş falan geçiniz efendim.

Sevmiyorum, istemiyorum, iğreniyorum hatta.

Öpüşme fikri ishalli kaka yalamak gibi birşeyler hissettiriyor bende uzun zamandır.

Babamı ahir ömründe bir torun sahibi yapamadım, bari annem için bi deneyim diyorum da yok abi yok ı ıhhh...

Çocuk sahibi olma fikri, hatta en kısası çocuk yapma fikri bile o kadar itici geliyor ki resmen kesip atasım (!) geliyor...

----------------------

Kaçıncı yüzyılda yaşadığımızın farkındayım.

Yaşasın cinsel özgürlük falan okey; tarla benim belletirim, mabad benim elletirim tamam amenna...

Bekaret yaşı 14'e mi düşmüş? Düşmezse aq onun efendim afedersiniz, kabul...

Ben erkek halimle kendi oltama sahip çıkmışım 30 sene, millet kendi balığını başkalarının havuzundan çıkartamamış olsa bile...

Dediğim gibi balık sizin elletin belletin, bana ne!

Ama ulan su veren itfaiyesinin hortumunu kestiğimin ehl-i devesi!!!!

Gözümün içine baka baka, Allahın adını vere vere ne diye yalan söylüyorsun???

İşte hendek, işte deve; işte kutu, işte kuku!!!

Herşey ortada, jinekolog olmaya gerek yok neyin ne olduğunu anlamaya, bayrak sallar gibi kanlı çarşaf merasimine de gerek yok!

Kocam deyip koynuna girdiğin adama sen bu yalanı nasıl söylersin?

Allahın adını veriyor bir de! 

----------------------

Şimdi gel de kadın kısmısına güven, şimdi gel de herhangi bir dini referans senin için yeterli olsun.

Haa bu arada yanlış anlaşılmasın.

Hiçbir kadın kısmına güvenmiyorum artık.

Yani edebiyle, namusuyla yaşamış olana da güvenmiyorum. Hatta özellikle de öylesine güvenmiyorum!

Abdülhamit'i savunduğunu kabul etse de, hatta çıkartıp gösterse de...

Yada kırk kere hacca gitse de...

Fazlasıyla uzun zamandır hepsi benim gözümde "alçak p*şt" ve ben de Doğu Perinçek değilim.



----------------------

Bu güven kırıklığı ile muhtemelen fazla yaşamam.

Ha fazla yaşamak gibi bir planım da yok o ayrı...

Ama ne bileyim lan millet eşiyle çocuğuyla cehennemin dibinden kart atıyor, gece yatmadan önce bi kama sutra pratiği yapıyor, böyle bi yalandan da olsa bu hayat sanki gerçekten güvenilmeye, sevilmeye değermiş gibi hissetiriyor ya iki üç dakika...

Güzel olabilirdi.

Bu dünyada etliekmeğin, iskender kebabının, haşlanmış mısırın tadını bilmeden göçüp gitmiş milyonlarca insan var, onların derdi daha büyük.

Ben de ahir ömrümde insanca bir mutluluk tatmadan toprak olup gidivereyim ne olmuş yani?

Neticede söz konusu ben olduğumda evlendikten sonra en az iki yıl boyunca çocuk düşünmeyen, benden sonra da aşka evliliğe tövbe edenler, benden hemen sonra koşa koşa evlenip evliliğin ikinci ayında bebeği koyuveriyorlar... Beşiğe...

Sorun bendeymiş demek ki bak!




Osbeş

Ben otuz beş oldum!

Yolun yarısında mıyım hakikaten bilmiyorum.

İnşallah öyle değildir.

Gelecek yarısı da geçen yarısı gibiyse, sanırım kalanın yarısının da yarısı kadar dayanabileceğim (al sana cümle)...

 


 

Sövgüye Övgü

Hayatıma girip, içine bir temiz sıçıp sonra da kahırlı kahırlı çıkıp gidenler...

Nasılsınız arkadaşlar?
 
Başınız arşa, kıçınız Marsa vardı mı?
 
Beni sorarsanız iyiyim.
Yarattığınız güvensizlik, kazandırdığınız inançsızlık ve sağladığınız sevgisizlikle kül gibi geçinip gidiyorum.
 
Sayenizden anladım bu hayatın geçiciliğini.
124.000 peygamberin 1.000.000 yıldır anlatmaya çalıştığı "bu hayat geçici, bu dünya yalan" düsturunu siz bir kaçınız, hem de sadece birkaç yılda öğretmeyi başardınız, eksik olmayın.
 
Hayatım sayenizde daha güzel değil, ama emin olun ki daha iyi!!
 
Kendine bundan sonra aşkı, evliliği ve mutluluğu reva görmeyen ama bana mutluluklar dileyenlerinizden, 3. kocasından boşandıktan sonra soluğu bende alanlarınıza,
 
15'inde koynuna girdiği pu*tlardan, "nasıl olduğunu anlayamadan hamile kalanlarınıza",
 
Gözümün içine baka baka yalan söyleyip kendini namus denen şeyin bekçisi ilan edenlerinizden, "vallahi boşandık" deyip "ya senin de yüzüne bakmaya utanıyorum ne zamana adını ansam içimden bir dünya kopuyor"cularınıza,
 
"Sen yeter ki gel birşey yapmana gerek yok" deyip "birşey yaptığın yok o yüzden çağırmıyoruz" diyenlerinize kadar...
 
Topunuzun köküne kibrit suyu canına yandığımın.
 
Hayatıma mutsuzluktan başka birşey vermediniz!

Kahır kahır kahrolun!
Kahırlarınız kukunuzda (yada pipinizde) patlasın!!!


--------------------------


 
Bir zamanlar umut ve sevgi saçan, denli, edepli blogunuzdan selamlar; onlardan kalmadı artık, bitti, tükettiler el birliğiyle...

Doggie Style

Ayıpçı bir başlık olmakla birlikte...

 

-----------------------------

 

Köpekleri pek sevmem.

 

Kendilerine karşı bir sevgisizliğim yok. Sadece daha ziyade kedileri tercih ederim.

 

Bununla birlikte yolda bir kedi gördü mü "ayyy yhhaaaaağğğ inanmıyoroooommmm" diye hayvanı sütyeninin içine sokan aplalar güruhundan da değilim.

En fazla poposundan bir ısdırık alırım.

Arkadaşlar arasında popodan küçük bir ısırığın lafı olmamalı bence.

 

Hasılı köpekleri pek sevmem.

Sevmezdim.

Bu haftaya kadar. 

 

-----------------------------

 


Aha bu gördüğünüz eşşoğlueşşek (ama dişi bir eşşoğlueşşek) dağ başındaki görevimizde resmen beni gözüne kestirdi.

 

Salmıyor, bırakmıyor, sırnaşıyor, cilveleşiyor vs vs vs...

Nöbet sıram geldi silahın ucuna ucuna geliyor gitmeyim diye, yeleği falan giydirmiyor, biliyor çünkü gidicem.

 

Baktı olmuyor o da benimle nöbetlere gelmeye başladı.


Ama yine rahat durmuyor, tır durduruyorum bu da geliyor, vatandaşla aramıza giriyor. Kimlik alıcam elime elime geliyor, vatandaş da zannediyor ki eğitimli, arama köpeği falan.


Yoo, dağların boş gezeni bildiğin...

 

Ama varsan baksan dokuz dağın efesi.

 

-----------------------------

 


Başta sadece parmak ucuyla seviyordum.

Dediğim gibi, bir sevgisizlik yoktu ama öyle çok bi sevgi de yoktu köpeklere karşı. Isırır mısırır, şu yaştan sonra haberlere konu olmayalım köpeğin ısırdığı polis diye bayaa bi çekindim.

 

Ama ilerleyen günlerde bildiğin stres topu gibi sıkmalar, mıncırmalar falan gırla...

 

Artık yoruluyorum bir yerden sonra, patisiyle elimi çekiyor "okşasana lan, köpek mi oynuyor burada" dercesine başının üstüne koyuyor, bildiğin youtube komik hayvan videosu...




Gıgısı da bi ılık, bi yumuşak.

Eldiven getirmeyi unutmuşum, ne zaman elim üşüse gıgıya sokuyorum ohhh sıcacık missss...

 

----------------------------- 

 

O haberlerde gördüğümüz, şehit olmadan önce güneş gibi gülümserken fotoğrafı çekilen polisler/askerler geldi aklıma.

 

Bir an için onlar gibi hissettim.

 

Onlar da muhtemelen tıpkı benim gibi dağ başlarında, dereboylarında görev yaparken, tıpkı benim gibi tenekeden bozma siperlikler yada beton duvarlar veya konteyner noktalarda nöbet tutarken, tıpkı benim gibi arkadaşlarıyla yada kedi köpek severken, tıpkı benim gibi hatıralık fotoğraflar çekmişlerdi.

 

Her ihtimale karşı benim de bir iki fotoğrafım kalsın, gün gelir ben de bir gün tıpkı onlar gibi olurum belki:

  

Van-820'den Vatana Millete Sevgiler, Esenlikler...

Ölü Gibi Diriler...

Bin satırdır "özledim, hasretim, içim yanıyor" deyişlerimi okumayıp, görmeyip, duymayıp da, işine gelmeyen söylenmemiş yalanın -yada saklanmış gerçeğin- kokusunu 1.500 km öteden alıp sabahın 6'sında savunmalara geçmek;
Amma velakin hayatının hayalkırıklığını yaşattığı adamın vefatına lutfedip de bir başsağlığı dilemeye tenezzül etmemek...
 
"Daha da evlenmem, bu saatten sonra evlilik, aşk vs. bunlar hayatımda yer almayacak ama sana mutluluklar dilerim" deyip birkaç ay sonra evlenmek,

Tesadüfen icat olan sosyologlar,
Blogumu takip edesi tutan teyzeler,
Kendi namusundan bîhaber namus bekçileri...
 
Sevmiyorum bunları,
Nefret ediyorum hatta!!!
 
----------------------
 
Aldatmak illa ki de yabancı bir adamın/kadının koynuna girmekle olmaz.

Bazen kocanın gözünün içine baka baka gerçeği saklayarak da ihanet edersin.
 
Koca olacak o eşşoğlueşşek de böyle salak yerine kona kona, keriz keriz ortalarda dolaşır, saf saf her ota boka inanır.

Kalıbına tükürdüğümün... 
 
---------------------- 
 
Bugün 35 yaşına gelip de hala bir yuva kuramadı isem,
Daha da kötüsü artık evlilik kelimesi anılınca bilmem nereme sağlam bir tekme yemiş gibi içim kalkıyorsa,
Kimseye zerre kadar güvenim kalmadı ise,
Benim babam 86 yaşına girecekken torununu kucağına alıp sevemeden, bir kızı "gelinim" diye bağrına basamadan bu dünyadan göçüp gitti ise;

Bunun sorumlusu aramızdan bazı kişilerdir.

Umarım o kişiler ettiklerini çekmeden ölmezler!!!

Ben şahsen ne ettiysem çektim.
Ne ettiğimi bilmiyorum ama yine de çektim.
Kesin bir halt da ben etmişimdir.
 
2 aylık evlilikten adım evlenmiş de boşanmışa çıktı mesela.
Ne hastalıklılığım kaldı, ne kuşukalkmazlığım, ne gavatlığım, ne bir kadını idare edemeyecek kadar erkek olmayışım kaldı.
 
Evlenmeden birinin koynuna girmediğim için işitmediğim hakaret kalmadı, hele de evlenmeden birinin koynuna girmiş kişiler tarafından!

Sahi;
Seks dediğiniz hakikaten bu kadar mı önemli lan!
Cidden bu kadar mı hayatınıza yön verecek kadar önemli çükünüz/kukunuz?
Düzüşmek cidden bu kadar mı kıymetli?
Bu kadar mı azdınız oğlum, yerin dibine geçsin o kuruyup kalasınca bilmemneyiniz lan!!!
 
----------------------  
 
Babam hayattaki herşeyimdi!
O kadar herşeyi ona göre planlıyordum ki,
Babam kollarımda vefat eder etmez ilk yapmak istediğim şey bu durumu hemen içeri girip babama söylemekti.
 
Mezarına indirip de toprak atarken gözlerim babamı aradı, kürek vereyim de o da atsın, dua okusun diye...
 
Eve girerken baba bak şu arkadaşım da geldi cenazeye diye haber vermek istedim.
 
Hayatı onsuz hiç düşünemiyordum.
Hala da düşünemiyorum,
İleride de düşünemeyeceğim.
 
Daha tam olarak 1 ay bile olmadı...


----------------------  

Şu an bulunduğum memlekette çok sık kullanılan bir laf "ölüm hojdur abi, ölüm hojdur"...

Ölüm gerçekten de hoj.
İyi ki öleceğiz.
Gerçekten iyi ki öleceğiz...
 
 
  




---------------------
 
Notatosfer: Bayağı, sıradan, özelliksiz, sıkıcı, sıkkın, anlaşılmaz, bıkkın, pespaye biri oldum ben artık, belki başından beri öyleydim bilmiyorum. İnceldiğim yerden kopalı birkaç yıl oluyor. Çok şey yapmayın...

Babamız Toprak Oldu

Can içi babamız Süleyman Selim Mısırlı vefat etti.

Dualarınızı eksik etmeyin.

 


Kim Evlen Dedi Sana??

Onluluğumun bilmem kaçıncı yıl dönümü olamadı belki ama, onsuzluğumun kesinleşmesinin 1. yıl dönümü...

Beni en çok anlamasını beklediğim kişinin gözünde, onu en çok anlamayan kişiyim,

Beni yanlış anladığını anlatmaya çalıştıkça, kendimi ne kadar çok yanlış anlattığımı anladığım kişiyim,

Terkedildiği halde terketmiş sayılan, aynı anda da gidenin arkasından bakakalan; artık nasıl terketmiş oluyorsam!

Almanlar yenildiği için yenilmiş sayılan Osmanlı gibiyim, sanki kendim çok kazanmışım gibi!


-------------------


Hayatımda yeni bir başlangıç yapmak istemiyorum,

Geçmişi geçmişte bırakıp artık önüme de bakmak istemiyorum.

 

Her yeni başlangıçla hayatıma yeni bir yön değil yeni bir sıçış kazandırıldı, yeter artık hayatım bittiyse bitsin, umumi tuvalete döndü ortam.


Geçmiş dediğin de gelecekte olacakların garantisi zaten.



-------------------

 

Olaya bak, adama beni senden mahrum etme diyorsun, barışık kaldığın süre, tanışık olduğun sürenin çeyreği bile etmiyor.

 

Millet yapmaz da kötü olur, sen yaparak kötü oluyorsun.

 


  Valla iyi soru!!

Cov Cov

Hiçbir belirti vermeden, bir anda, apansızın Covid oldum efenim.

Sürüntü testinde gözükmesine bile fırsat kalmadan direk ciğerlerime sirayet ettiği için, yaptırdığım üç testin üçünde de negatif olmama rağmen akciğerlerimi elime aldım.

Güya nefessizlik provaları falan yaptıydım, yok şöyle nefes alırım, yok böyle yatarım vs vs vs...

Hiçbir işe yaramıyor!

Hayatımda ilk defa imdat diye, saç baş yolarak nefes almak için yalvardım.

Neler çektiğimi, nasıl boğulduğumu, bir Allah bilir.

20 Kasımdan beri tedavi sürüyor, hastaneler, yoğun bakımlar, ilaçlar, serumlar vs...

Gün gelir yaşadıklarımı paylaşırım.

Sadece şu kadarını söyleyim, ben böyle olacak adam değildim, 70'lik dede bile nezle gibi atlatırken ben solunum cihazlarına bağlandım, ben böyle çökecek adam değildim, vay arkadaş...


 
Yazık hoş çocuk da aslında

Sona Doğru


Sürekli olarak sınırıma dayandığım hissi içerisindeyim.

Sadece his değil, gidişat da bunu gösteriyor.

---------------------

Tek bir nasihat:
Kendinizi alternatifsiz bırakmayın. Her zaman bir B ve hatta C planınız bulunsun.

Bakın bana, inanılmaz hayalgücüm ve efsanevi hobilerim dışında, şu an yaptığım işten başka yapacak hiçbir işim yok! Eh kimse de hobilere para vermiyor...

Bu nedenle sürekli kendimi köşeye sıkıştırılmış kedi gibi hissediyorum. Herşey üstüme geliyor ve benim hırlamak yada sabretmek yada sağa sola veya kendime zarar vermekten başka yapabileceğim hiç ama hiçbirşey yok.

Hayatımda hiçbir zaman gemileri yakmadım ama yine gemisiz kaldım görüldüğü üzere...




O Okuyana

Sevmiyorum artık.

Hiç kimseyi, hiçbir şeyi...

Sevgi, sevme, sevilme, sevinme... Bitti tamamen.

Hayat denilen şey uzunca bir süredir artık sadece alınan ve verilen nefesler toplamı benim için.

İskender kebap ile bir tabak çamur arasında,

Öpüşmekle küçük parmağımı sandalyenin kenarına çarpmak arasında,

Bir zamanlar günde bir milyon kere dinlediğim şarkılarla osuruk sesi arasında zerre kadar bir fark yok artık.

 

------------------------

 

Ha bir de hayat güzel falan değil!

Hiçbir şey yoluna girmeyecek ve güzel günler de gelmeyecek!

"Gecenin en karanlık anı aydınlığa en yakın olduğu andır" gibi gerizekalıca bir lafı kim icat etti bilmiyorum ama dediğim gibi gerizekalıca bir laf o...

Herşeye rağmen yaşamak denen şey de züğürt tesellisi! 

Vaden dolmuşsa zaten ölüyorsun, dolmamışsa intihar etsen bile başarısız olup bir ömür sümüğünü bile çekemeyen bir felçli olarak o hayatına devam etmen de mümkün.

 

Kendimizi kandırmayalım, yaşam ve ölüm karşısında bir solucandan daha avantajlı değiliz, tam denk konumdayız hatta!

Yaşam savaşının kazananı yada kaybedeni değiliz.

Yaşam bir savaş değil çünkü.

Bir ihtimal fatura kuyruğu olabilir ama.

 

------------------------

 

Ha bir de köpekler gibi özlüyorum seni...