Ağlayana Meme, Ağlamayana Şemmame

Uzun zamandır hiç bir şarkıyı bu kadar çok dinleme arzusu uyanmamıştı:

Enrique Iglesias - Love To See You Cry

Görevin ortasında falan ay donnov vaaaay vaaaaaaay diye diyesim falan geliyor. Yanımızdan bilmem kaçıncı sınıf müdür geçiyor tepemizden başbakanın helikopteri geçiyor, içimizden neler geçiyor töbe töbe... 

Ağlatırlar adamı hacı, madem o kadar çok görmek istiyorsun, ağlatırlar!

------------------------

Kayışı tam olarak ne zaman, nerede, ne şartlar altında kopardığımı hatırlamaya çalışıyorum.

Ne zaman kayış kopartgaç bir şey yaşasam "ohooo ben o işi x,y,z zamanında çoktaaan hallettiydim" diyorum ama her seferinde de biraz daha eskiye gidiyorum.

Bir de "tamam artık bittim, benden bu kadar" diyorum, "hesabı ödeyip kalkalım biz diyorum" ama hala eski masa, eski hesap.

Yine de bu son iki yılın diğer iki yıllardan bir farkı var.

Bir zamana kadar iç dünyamın içine edilişinde dış etkenlerin etkisi daha azdı. Etkiliydi ama azdı. Asıl kıyameti içimde ben kendi kendime kopartıyordum.

İki yıl kadardır tam tersi, artık içimde kopacak kayış ve de mayış kalmadığından mütevellit ne kadar dış mihrak varsa üstüme üzerime halleniyor. Hem de nefes almadan, gusül almadan, abi bari bi cigara molası vereydik falan demeden, haldır huldur.

Ne kadar edepsiz mutsuzluk varsa... 

------------------------

Küçükken çok yalnızdım ve fakat salakçasına farkında değildim.

Ergenliği yalnızlığımın yavaşça farkına vararak ve bunu da kakacık varmışçasına ilginç bularak geçirdim.

Olgunluğu yalnızlıktan nefret ederek, yedi ceddine methiyelere düzerek geçirmekteyim.

Bu aslında daha güzeli olacağından yada benim olaya olumsuz bakmamdan kaynaklanan bir şey değil!

Biliyorum çünkü artık ben daha güzeliyle baş edebilecek ruh sağlığına haiz değilim.

Daha az güzeline bile tahammül edemiyorum artık, bir de aslında daha güzelini mi yaşayacağım allasen? 

------------------------ 

Abi bak çoluğunuzu çocuğunuzu zamanında peydahlayın, besleyin büyütün oynatın yaşatın. Öyle kariyer yapiim, yok hazır hissetmiyorum bilmem ne boku yemeyin!

Bok yenmez bir kere, hem necistir, hem haramdır, hem de insan kendi bokunu yer mi lan manyak mısınız!!

Çocuklarınızı da zamanında evlendirin, hele bi askere gitsin hele bi mezun olsun, olmadı bir işe girsin bokunu da yemeyin!

Abi yemeyin bak bok, yemeyin gözünüzü seveyim, yemeyin şu boku yaaa!!!!

25 yaş en ideali, o bile geç de işte o kadarcık avans veriyorum.

İnsan gençliğinde evliliğine bir şey katmıyorsa bir yaştan sonra da hiçbirşey katamıyor. 

Benim gibi aman yok teninde aşkının sıcaklığını duyacak birini bulamadım, yok aman gülüşünde bin meleğin masumiyetini bulacağım bir bebeğim olsun diye şiirsel abazanlıklara dûçar olunca aklınız başınıza anca geliyor ama o saatten başa gelen aklın ben taaaa...


------------------------ 

Prensip olarak 5-6 yıldır falan kimsenin düğününe gitmiyorum.

El alemin evlilik yıl dönümlerini salakça kutlama alışkanlığımı yeneli de bir o kadar zaman oldu.

Devremin düğünü evimin yanındaki düğün salonunda olmasaydı onunkine de gitmezdim de, şimdi gitmezsem prensip sahibi değil şerefsizlik sahibi olacağımdan zoraki gittim artık.

Abi çünkü tek sap ben oluyorum o düğünlerde.

Eğlenmiyorum da.

Eskiden bir kasap havası eğlenceli gelirdi, bir onu becerebilirdim çünkü. Artık onu da demode diye çalmıyor yeni nesil zındıklar!

El alem düğünlerde tanışır, arka bahçesinde sevişir, seneye de evlenip kendi kişisel düğününü yapar, onun düğününde de başkaları tanışır ve bu döngü böyle döner gider de, benim ne keser dönüyor ne sap dönüyor arkadaş.

Neyse işte gittik düğüne.

Millet diyor oğlum azıcık kalk oyna bi millet görsün, beğendiğine yanaş yavşa falan bilmem ne.

Ulan şu desem aaa o evli, bu desem aaa onun sevgilisi var, o desem lan o erkek, kız değil!...

Ben fotoğraflarda bir de gülemiyorum.

Ayna karşısında çalışmasam da gülümsediğimi ispatladığımı sandığım bir tebessümüm vardı üzerinde çalıştığım.

O tebessümümü beceriksizce pazarlarken bi fotoğrafımı çektirdim arkadaşlarla.

Düğün arasında da istedim o fotoğrafı.

Abi bak yeminle söylüyorum bildiğin hödük gibi çıkmışım. Gibi de fazla direk hödüküm yaa.

Na bu arkadaş benden biraz daha güler yüzlü bakmış işte.

Oha lan tam oha, bir insan bu kadar mı gülmeyi unutur, hadi unutur da bu kadar mı gülmeye çalışırken gülemez lan! Gülmesen daha başarılı olursun gerizekalı mal!!!

Tutup konservatuar sınavlarına falan girdin oğlum sen bu kadar mı kaybettin oyunculuk yeteneğini!

Abi dayanamadım eti butu bahane edip defoldum oradan.

Zaten benden başka tek bekar gelin ve damattı o düğünde, onu da nikah memuru geldi halletti...

Kendilerini bekleyen son için benim hödüksel varlığıma ihtiyaçları yoktu, ben de insani görevimi yeterince yerine getirmiştim zaten. 

------------------------ 

Oğlum çok zoruma gidiyor lan, öyle böyle değil bak ne biçim pis zoruma gidiyor var ya.

Kıskançlıksa kıskançlık, hasetlikse hasetlik...

Yeminle diyorum çok kötüyüm.

Sabahları uyandığımda nerede olduğumun farkına varmam çok zamanımı alıyor.

Tamam evimdeyim de neden burası benim evim, yada ne zamandan beri ben buraya ev diyorum. Neden kendi doğal yaşam ortamıma bu kadar yabancıyım, tuvalet ne tarafta?

Bazen bir anda kendime geliveriyorum işin gücü ortasında, ne işim var benim burada yaa diyorum, meğer kafa bi devriye atıp gelmiş...

Gülemiyorum, ağlayamıyorum...

Uyuyamıyorum, zaaarrrr zor uyuduktan sonra 2-3 saatte bir sanki unuttuğum çok mühim bir halt varmış gibi sıçrayarak uyanıyorum.

Paramla rezil olacak aktivitelere bile giremiyorum...

Biri 70, biri 80 yaşında iki çocuğum var, onlarla ilgilenmek zorundayım.

Çocuğuyla bir başına kalmış, yalnız yaşayan, bir de çalışmak zorunda olan bekar anneleri, babaları o kadar iyi anlıyorum ki...

------------------------

Böyleyken böyle işte...

------------------------ 

İlk defa futbola dair birşeyi beğendim.
Hem de çooooook beğendim!