Sıkı canın çıkmaması bir yana, sıkkın canın çıkamaması da ayrı bir dert...
Civilization 4 oyunusuna sardığım anlardan biri olan bu an, benim bireysel kişiliğime zerre kadar katkı yapmadı mı yoksa katkının tillahını mı yaptı yada ben altı üstü bir oyuna neden bu denli kişilik katma derdindeyim anlayamasam da en iyisi dünya gençliğine şu dersi vereyim:
Eğer Hinduist bir Moğolsanız ve en yakın sınır komşunuz Yahudi bir İran devletiyse, bunlardan daha da kötüsü Laik Yunanistan size savaş ilan etmiş ve aranızdaki en yakın mesafe binlerce deniz mili ise,çıkartma planlarınızı çok iyi yapmalısınız!...
Dikkat dikkat! Konuyu başka yerinden anlayan insan alarmı ve faşo-savar:
Bu bir bilgisayar oyunu ve bu oyunla isterseniz Amerika'da şeriat da ilan edebilirsiniz, Fransa'da Taoculuk da...
Mülayim mülayim gelişen bir ana kara sakini ülke olarak, olmuşum Cengiz Han, tüm kıta ülkeleri Yahudiyken ben olmuşum Hindu ( ne yapayım kardeşim bizim kıtaya inmedi İslamiyet, New York'ta Şerafettin Camii vardı da biz mi gitmedik? ), Çin, İran, Kore ve Aztek'lerle de sınır komşusu olmuşum, keyiften uçmuşum, altınların ve gümüşlerin, uranyumun ve midyenin keyfini sürüyorum...
Dünyanın bir köşesinde Osmanlılar, bir başka köşesinde de Yunanistan diye ada ülkeleri kurulmuş,aman ne güzel...
Osmanlılar daha önceden bizim kıtayı ziyaret etmişler ama nedense bizi kilimcinin kör oğlu bellemişler de bir tanışmaya gelmemişler. Zaten bir süre sonra teknolojik olarak da almış başlarını gitmişler, ben garibim ana kıtadaki herkesle en azından askeri teknolojiler konusunda eşit sayılırken dünyanın en güçlü ülkesi İran oyunun her yönden lideri olmuş, benim ne günahım var.
Bu İranlı adamlar dinlerini öyle iyi yaydılarki Yahudiliğin etkilerinden korunabilmek için kendi ülkemde Teokrasi ilan etmem gerekti, haliyle millet de yobaz dedi, gerici dedi, tü dedi, kaka dedi bana :.(
Bir umutla kendi yanıma Yunanistan'ı çekmek istedim,adamlar keşfedilmiş her dinden biraz biraz almışlar,her şehirde başka bir din...
Birazcık da Hinduizmle şereflendirdim canımcıklarımı :))
Adamlar etliye sütlüye dokunmadan yaşadıkları için ben ülkemde "Moğolistan Moda Haftası" düzenleyecek seviyeye gelmişken garibanlarım "Don Bezi Dikmenin Temelleri" üzerinde çalışıyordu.
Tamam dedim,bizim avımız bu.
Bastım teknolojiyi, bastım yardımı, aramızda fersah fersah denizler olmasına rağmen sürekli ticaret gemileri gönderip durdum.
İşe yaradı da,bayaa iyi dost olduk Yunanistan'la.
Tabii asıl umurumda olan ana kıtada benimkisi hariç her ülkede en azından bir tane petrol sahası varken Yunan halkının sabah kahvaltıda portakal suyu yerine Petrol kokteyli içecek seviyede rahat olmasıydı.
Tank, uçak, gemi gibi bilumum savaş oyuncaklarını kullanabilmek için söylenmesi gereken en bi hit parça Ajda Pekkan'dan Petrol iken, bendeniz anca yavri yavri huma kuşu yükseklerden sesleeeeeeeeeeeeeniiiiiirrrr tarzında gazel okuyordum.
Bir ara bu Yunan amcaların liderisi bana kırmızı telefondan mesaj attı:
"Hacı, petrol kullanacak teknoloji istiyoz biz, sizin ev maden tetkik araştırmaya yakınmış,bi el atıversen" dedi.
Hay hay hacım dedim,canımsın balımsın dedim ve teknolojiyi verdim gitti.
Benim güzel dostlarım,
Kitaplarım kitaplarm...
Adamlar petrol çıkartmayı öğrenir öğrenmez kendi ellerindeki petrolü ele güne Meyan Kökü Şerbeti gibi satmaya başladı, ellerinde kalan petrolü de Mırra niyetine sıra gecelerinde ikram eder oldu.
Ben ne zaman "usta,bizim hanım kek yapacakmış da,bir fincan petrol var mı?" diye sorsam anca "bugün git,yarın gel" dediler...
"Ben olmasaydım bu günlere gelemezdin, kamyoncu meyhanelerinde sarhoşlara meze olurdun" demek geldi içimden. Lakin adamlar deli gibi Tank,uçak falan kasıp ben hala bozkırlarda altı patlar ile at koşturduğum için pek de yemedi açıkçası.
Tamam ordum güçlüydü amma ve lakin ben o mesafeleri aşıp da adamlara dalıncaya kadar,Yunanistan o elindeki petrolle hem ekonominin hem de ordunun kitabını yeniden yazardı.
Neyseki bizim kıtada savaş çıktı!
Ne güzel :))
Savaşları çok severim, savaşlar ne güzel şeylerdir, baba bana savaş al!!
Bizim ağır abi İran, komşum Çin'e savaş açtı.Vergi istemiş, vermemişler,hareket çekmişler üstüne de. Çok ayıp!
Baktım, Çinde bir petrol sahası var ve İran gibi dünyanın en güçlü ordusuyla savaşırken bu petrol sahasını bana karşı pek savunacak vakitleri yok.
Bismillah deyip çektim tabii emaneti :)
Bahane olarak dini anlaşmazlıkları öne sürdüm tabii ama maksat belli...
Allah'tan petrol sahası benim sınırlara yakındı da ele geçirmesi kolay oldu. İran da koca Çin'i bir kaç tur içinde haşat etti, üstüne kapitülasyon imzalatıp özerk ülke haline getirdi...
Koca oyun içinde yaptığım en adam akıllı iş, tam vaktinde davranıp Çin'i işgal etmek oldu.
Adamlar İran'a bağlı devlet oldular dolayısıyla otomatikman benimle ateşkes imzalanmış oldu.
Ohhh dedim,hazır petrolü bulmuşken azıcık tankcıklar, uçakcıklar,kruvazörcükler üreteyim de kızım Ayşe bir Yunanistan tatiline çıksın...
Şimdi dünyayı bir uçtan dolanıp,o koca okyanusu geçip Yunanistan'a arkadan saldırmak vardı,bir de ana kıtanın Yunanistan'a en yakın olan tarafından gemilerle saldırmak vardı...
Başta birincisini denesem de bir zamanlar sattığım teknolojiler sayesinde şimdi Sultanahmet Meydanındaki kuş sürüsünden daha bol miktarda uçağa sahip oldukları için benim cici düşmanlarım,daha ben karaya yaklaşamadan uçaklarımı ve çıkartma ordumu temizledi bir güzel.
Artık masaya oturup, sırtımdaki göyneği peşkeş çekmek pahasına,İran'la oturup Yunanistan sınırına çok yakın duran topraklarına askeri üs kurabilmek için anlaşmaya çalıştım,anlaştım da sonunda.Gerçi arasıra zorla para istemedi değil ama karşı çıkacak gücüm yoktu.
Artık Krishna ne verdiyse (Hindu'yuz ya hezar :) ) yığdım o buruna, havaalanı,tanklar,gemiler uf uf uf...
Artık en azından hava desteği alabilecek kadar yakındaydım amma...
Hava savaşları onlardaki ve bendeki uçak fazlalığı yüzünden çıkmaza girdi.
Deniz savaşları onların denizaltıları,benim de kruvazörlerim yüzünden çıkmaza girdi.
Kara savaşları iyice ifrit modundaydı zaten:
Direkman sahil şehrine çıkartma yapıyorum,adamlar iki üç piyadeyle savunuyorlar,şehir avucuma düşüyor doğal olarak ama doğrudan şehre çıkartma yaptığım için tur kaybediyorum.Bir kere saldıran tanklar,tur bitene kadar saldıramıyorlar ve kalıyorlar öylece çıkartma gemilerinin içinde.
Eh destek gelemeyince ne oluyor?
Onların tankları yetişiyor ve zaten yaralı olan benim orduyu çitlek gibi çitliyor.
Sonra hobaaa üsse geri dönüş,yeniden tank üretimi,yeniden uçak üretimi,yeniden gemi üretimi,o esnada halkı yatıştırabilme,o esnada ekonomiyi ayakta tutabilme...
Eskiden ne güzel Faşizm vardı,ilan ederdik,sonra millet bizden korkardı, dünyanın yeni ceddini kamulaştırırdık da kimse çıtını çıkartamazdı,hey gidi günleeeerr...
Sonuçta ne mi oldu canlar?
İran, Birleşmiş Milletler binasını kurup seçimleri kazanarak başkan oldu, ben de avucumu yaladım :)
Oyun bitti yani, Diplomatic Victory yaptı adam :)
İşte böyleyken böyle.
İki yudum petrol için girmediğim kılık, yapmadığım şebeklik kalmadı.
O kadar tank üreteceğime incik boncuk üretip satsaydım şimdi o parayla Milla Jovovich ile evlenir üstüne kendi dükkanımı açar,mutlu mesut bir hayat yaşardım,offf offf :(
Yazımız budur,bitmiştir.
Okuyup da okumadım diyen bizden değildir!!!
İllaki not:
Bunun bir oyun olduğunu unutup da ciddi ciddi çıkarımlar yapacak Taocu arkadaşlara itina ile biçki-dikiş dersleri verebilirim.
Bu arada aşağıdaki resim, bu anlatığım olayla ilgili değil, oyun sırasında resim almak aklıma gelmediği için demin netten arakladım.
Sevgilerlen
(^_^)
Civilization 4 oyunusuna sardığım anlardan biri olan bu an, benim bireysel kişiliğime zerre kadar katkı yapmadı mı yoksa katkının tillahını mı yaptı yada ben altı üstü bir oyuna neden bu denli kişilik katma derdindeyim anlayamasam da en iyisi dünya gençliğine şu dersi vereyim:
Eğer Hinduist bir Moğolsanız ve en yakın sınır komşunuz Yahudi bir İran devletiyse, bunlardan daha da kötüsü Laik Yunanistan size savaş ilan etmiş ve aranızdaki en yakın mesafe binlerce deniz mili ise,çıkartma planlarınızı çok iyi yapmalısınız!...
Dikkat dikkat! Konuyu başka yerinden anlayan insan alarmı ve faşo-savar:
Bu bir bilgisayar oyunu ve bu oyunla isterseniz Amerika'da şeriat da ilan edebilirsiniz, Fransa'da Taoculuk da...
Mülayim mülayim gelişen bir ana kara sakini ülke olarak, olmuşum Cengiz Han, tüm kıta ülkeleri Yahudiyken ben olmuşum Hindu ( ne yapayım kardeşim bizim kıtaya inmedi İslamiyet, New York'ta Şerafettin Camii vardı da biz mi gitmedik? ), Çin, İran, Kore ve Aztek'lerle de sınır komşusu olmuşum, keyiften uçmuşum, altınların ve gümüşlerin, uranyumun ve midyenin keyfini sürüyorum...
Dünyanın bir köşesinde Osmanlılar, bir başka köşesinde de Yunanistan diye ada ülkeleri kurulmuş,aman ne güzel...
Osmanlılar daha önceden bizim kıtayı ziyaret etmişler ama nedense bizi kilimcinin kör oğlu bellemişler de bir tanışmaya gelmemişler. Zaten bir süre sonra teknolojik olarak da almış başlarını gitmişler, ben garibim ana kıtadaki herkesle en azından askeri teknolojiler konusunda eşit sayılırken dünyanın en güçlü ülkesi İran oyunun her yönden lideri olmuş, benim ne günahım var.
Bu İranlı adamlar dinlerini öyle iyi yaydılarki Yahudiliğin etkilerinden korunabilmek için kendi ülkemde Teokrasi ilan etmem gerekti, haliyle millet de yobaz dedi, gerici dedi, tü dedi, kaka dedi bana :.(
Bir umutla kendi yanıma Yunanistan'ı çekmek istedim,adamlar keşfedilmiş her dinden biraz biraz almışlar,her şehirde başka bir din...
Birazcık da Hinduizmle şereflendirdim canımcıklarımı :))
Adamlar etliye sütlüye dokunmadan yaşadıkları için ben ülkemde "Moğolistan Moda Haftası" düzenleyecek seviyeye gelmişken garibanlarım "Don Bezi Dikmenin Temelleri" üzerinde çalışıyordu.
Tamam dedim,bizim avımız bu.
Bastım teknolojiyi, bastım yardımı, aramızda fersah fersah denizler olmasına rağmen sürekli ticaret gemileri gönderip durdum.
İşe yaradı da,bayaa iyi dost olduk Yunanistan'la.
Tabii asıl umurumda olan ana kıtada benimkisi hariç her ülkede en azından bir tane petrol sahası varken Yunan halkının sabah kahvaltıda portakal suyu yerine Petrol kokteyli içecek seviyede rahat olmasıydı.
Tank, uçak, gemi gibi bilumum savaş oyuncaklarını kullanabilmek için söylenmesi gereken en bi hit parça Ajda Pekkan'dan Petrol iken, bendeniz anca yavri yavri huma kuşu yükseklerden sesleeeeeeeeeeeeeniiiiiirrrr tarzında gazel okuyordum.
Bir ara bu Yunan amcaların liderisi bana kırmızı telefondan mesaj attı:
"Hacı, petrol kullanacak teknoloji istiyoz biz, sizin ev maden tetkik araştırmaya yakınmış,bi el atıversen" dedi.
Hay hay hacım dedim,canımsın balımsın dedim ve teknolojiyi verdim gitti.
----------
Benim güzel dostlarım,
Kitaplarım kitaplarm...
Adamlar petrol çıkartmayı öğrenir öğrenmez kendi ellerindeki petrolü ele güne Meyan Kökü Şerbeti gibi satmaya başladı, ellerinde kalan petrolü de Mırra niyetine sıra gecelerinde ikram eder oldu.
Ben ne zaman "usta,bizim hanım kek yapacakmış da,bir fincan petrol var mı?" diye sorsam anca "bugün git,yarın gel" dediler...
"Ben olmasaydım bu günlere gelemezdin, kamyoncu meyhanelerinde sarhoşlara meze olurdun" demek geldi içimden. Lakin adamlar deli gibi Tank,uçak falan kasıp ben hala bozkırlarda altı patlar ile at koşturduğum için pek de yemedi açıkçası.
Tamam ordum güçlüydü amma ve lakin ben o mesafeleri aşıp da adamlara dalıncaya kadar,Yunanistan o elindeki petrolle hem ekonominin hem de ordunun kitabını yeniden yazardı.
Neyseki bizim kıtada savaş çıktı!
Ne güzel :))
Savaşları çok severim, savaşlar ne güzel şeylerdir, baba bana savaş al!!
Bizim ağır abi İran, komşum Çin'e savaş açtı.Vergi istemiş, vermemişler,hareket çekmişler üstüne de. Çok ayıp!
Baktım, Çinde bir petrol sahası var ve İran gibi dünyanın en güçlü ordusuyla savaşırken bu petrol sahasını bana karşı pek savunacak vakitleri yok.
Bismillah deyip çektim tabii emaneti :)
Bahane olarak dini anlaşmazlıkları öne sürdüm tabii ama maksat belli...
Allah'tan petrol sahası benim sınırlara yakındı da ele geçirmesi kolay oldu. İran da koca Çin'i bir kaç tur içinde haşat etti, üstüne kapitülasyon imzalatıp özerk ülke haline getirdi...
Koca oyun içinde yaptığım en adam akıllı iş, tam vaktinde davranıp Çin'i işgal etmek oldu.
Adamlar İran'a bağlı devlet oldular dolayısıyla otomatikman benimle ateşkes imzalanmış oldu.
Ohhh dedim,hazır petrolü bulmuşken azıcık tankcıklar, uçakcıklar,kruvazörcükler üreteyim de kızım Ayşe bir Yunanistan tatiline çıksın...
Şimdi dünyayı bir uçtan dolanıp,o koca okyanusu geçip Yunanistan'a arkadan saldırmak vardı,bir de ana kıtanın Yunanistan'a en yakın olan tarafından gemilerle saldırmak vardı...
Başta birincisini denesem de bir zamanlar sattığım teknolojiler sayesinde şimdi Sultanahmet Meydanındaki kuş sürüsünden daha bol miktarda uçağa sahip oldukları için benim cici düşmanlarım,daha ben karaya yaklaşamadan uçaklarımı ve çıkartma ordumu temizledi bir güzel.
Artık masaya oturup, sırtımdaki göyneği peşkeş çekmek pahasına,İran'la oturup Yunanistan sınırına çok yakın duran topraklarına askeri üs kurabilmek için anlaşmaya çalıştım,anlaştım da sonunda.Gerçi arasıra zorla para istemedi değil ama karşı çıkacak gücüm yoktu.
Artık Krishna ne verdiyse (Hindu'yuz ya hezar :) ) yığdım o buruna, havaalanı,tanklar,gemiler uf uf uf...
Artık en azından hava desteği alabilecek kadar yakındaydım amma...
Hava savaşları onlardaki ve bendeki uçak fazlalığı yüzünden çıkmaza girdi.
Deniz savaşları onların denizaltıları,benim de kruvazörlerim yüzünden çıkmaza girdi.
Kara savaşları iyice ifrit modundaydı zaten:
Direkman sahil şehrine çıkartma yapıyorum,adamlar iki üç piyadeyle savunuyorlar,şehir avucuma düşüyor doğal olarak ama doğrudan şehre çıkartma yaptığım için tur kaybediyorum.Bir kere saldıran tanklar,tur bitene kadar saldıramıyorlar ve kalıyorlar öylece çıkartma gemilerinin içinde.
Eh destek gelemeyince ne oluyor?
Onların tankları yetişiyor ve zaten yaralı olan benim orduyu çitlek gibi çitliyor.
Sonra hobaaa üsse geri dönüş,yeniden tank üretimi,yeniden uçak üretimi,yeniden gemi üretimi,o esnada halkı yatıştırabilme,o esnada ekonomiyi ayakta tutabilme...
Eskiden ne güzel Faşizm vardı,ilan ederdik,sonra millet bizden korkardı, dünyanın yeni ceddini kamulaştırırdık da kimse çıtını çıkartamazdı,hey gidi günleeeerr...
------------
Sonuçta ne mi oldu canlar?
İran, Birleşmiş Milletler binasını kurup seçimleri kazanarak başkan oldu, ben de avucumu yaladım :)
Oyun bitti yani, Diplomatic Victory yaptı adam :)
----------
İşte böyleyken böyle.
İki yudum petrol için girmediğim kılık, yapmadığım şebeklik kalmadı.
O kadar tank üreteceğime incik boncuk üretip satsaydım şimdi o parayla Milla Jovovich ile evlenir üstüne kendi dükkanımı açar,mutlu mesut bir hayat yaşardım,offf offf :(
Yazımız budur,bitmiştir.
Okuyup da okumadım diyen bizden değildir!!!
İllaki not:
Bunun bir oyun olduğunu unutup da ciddi ciddi çıkarımlar yapacak Taocu arkadaşlara itina ile biçki-dikiş dersleri verebilirim.
Bu arada aşağıdaki resim, bu anlatığım olayla ilgili değil, oyun sırasında resim almak aklıma gelmediği için demin netten arakladım.
Sevgilerlen
(^_^)
-------------------------
0 Yormuyorum:
Yorum Gönder