Bunca yıldır buradıyım, ben böyle mimlenmedim :))
İlk mim, hayırlı olsun :)
Ivız Zıvır Enstitüsü Ana Bilim Dalı Başkanı tarafından depresyon konusunda görüş bildirmek üzre görevlendirildim. İçerik ektedir, arz ederim.
-------------------------------------
1-Depresyona ne sıklıkla girersin?
Bir zamanlar en nefret ettiğim şeydi, bu ha bire depresyona giren, girdi mi çıkamayan, çıktı mı geri dönmek için fırsat kollayanlar...
Askerlik esnası ve dönüşü, yaşadığım bir milyon şeyden sonra doktor zengin etmeye başladığım bir dönemde anladım ki, meğer zaten ben 13-14 yaşlarımdan beri ne depresyonlara gebeymişim. Özellikle son 4-5 yıldır iyice patlama noktasına gelmişim de hep içime attığım için ben bile farkına varamıyormuşum. 2012 yılından beri yaşadığım kafa git-gelleri iki günlük meseleler değilmiş yani.
Tahammülün sınırına gelmekle depresyona kapı aralamak aynı şey değil ama bende maalesef bu noktaya geldi.
Ve maalesef artık hiçbir şeye tahammül edemez oldum, en ufak bir konuda, sadece 3 yaşında bir çocuğun kafasını yorabilecek bir konuda bile anında tahammülsüzlük başlıyor.
İki kelime anlatıp dertleşecek kimsem olmayınca etrafımda, ben de kendi içime atıyorum.
İçime ata ata, birkaç saniye sonra nur topu gibi depresif mi depresif bir ruh halim oluveriyor.
Babasını delik deşik eden adama, mahkeme günü "yazıklar olsun abi" demekten başka birşey edemeyen benim gibi bir yufka böreği, gömleğin düğmesi kopunca sinirden yeşil dev Hulk'a dönüşecek bir kıvama nasıl geldi, asıl mesele o :)
Ama kısaca, popüler tabirle söyleyecek olursak "sık sık depresyona giriyorum", eskisi gibi metanet ve akl-ı selim ile aşamadığım için de bir ton ilaç kullanmadan çıkamıyorum.
Zaten bunun için majör depresyon deniyor galiba bu merete, minor değil :D
Eskiden o işler ilaçla çözülecek işler değil diye ahkam kesen bana da kapak olsun!
2-Bu gibi zamanlarda ne dinlersin?
Eğer içine düştüğüm ve çözümleyemediğim bir sıkıntı başımdan kolay kolay defolacak gibi de değilse, battı balık yan gider der ve bir süre daha da ağır, sıkıcı, karakterime sonnn derece ters şeyler dinlemeye çalışırım.
Eğer içine düştüğüm ve çözümleyemediğim bir sıkıntı başımdan kolay kolay defolacak gibi de değilse, battı balık yan gider der ve bir süre daha da ağır, sıkıcı, karakterime sonnn derece ters şeyler dinlemeye çalışırım.
Ben bağırıp çağıramıyorum, yırtıp atamıyorum, kırıp dökemiyorum, bari benim yerime yapanlarla takılayım diyorum.
Yani kasvete ihtiyaç duyuyorum öyle zamanlarımda, çiçeğe böceğe değil!
Kimseler bilmez etmez ama işte tam da bu yüzden Kızıl Ordu Korosunu çok dinliyorum. Millet zanneder ki anarşiğim. Hayır arkadaşım, bu topluluğun hiçbir ideolojiyle zerre kadar bağlantısı yok. Olsaydı bile benim hiç öyle şeylerle işim olmazdı. Ama o derdimi de bir tek o elin anarşikleri anlıyor işte :) Adamlarda Kaaalin kakalin'den çooook daha fazlası var.
Dinliyorum çünkü eski Rus müziklerinde çok ağır, çok derin bir kasvet, hüzün var. Yaşadıkları memleketten mi, kışın ağırlığından mı bilmem ama adamların sesi ciğerden değil, Sibiryanın gün görmemiş, kuş uçmaz kervan geçmez, yüzü bir gün gülmemiş derinliklerinden geliyor sanki.
Ben de kendimi orada buluyorum. Adamların her şarkısında ayrı bir yalnızlık çekiyorum. Nasılsa hayatta da böyle değil miyim, şimdi düşüp ölsem annem ve babamdan başka kimin umurunda olur, kim öğrenir ki diyorum.
Derken derken, sıkıntı gitmiyor ama en azından bir süre sonra bir sakinleşme geliyor.
Baktım olmuyor, böyle kafa dinlemekle olacak değil, Otep dinlerim mesela; o bağırık, böğürük şarkılar bazen resmen ilaç gibi geliyor. Ben bağıramıyorum madem, bak burada hazır bağırılmışı var diyorum, iyi geliyor.
Portishead gibi İngiliz Küçük Emrahlar da var tabii, Şebnem Ferah da var ki bir dokun bin ah işit.
Tabii bir de Norrda var, benim gizli silahım. Benden başka kimse keşfetmesin, kimse benim gibi hüznünü onlarla gidermesin diye uğraştığım :))
-------------------------------------
Lanet olası beyaz kıçımın kafam kadar büyük olmasının yanında, benim bir sorunum da, ahh bir dinleyen olsa da anlatsam deyip, dinleyecek birini bulunca da neyse boşver anlatınca ne olacak diyerek yan çizmem.
Aydın havası pek dinlemem ama bu durumlarda o da pek cazip geliyor, o yüzden kısa kesiyorum.
Ve aynı mimi ben de kalplerin Pilozof'una havale ediyorum.
Sevgiyle kalınız.
(^_^)
-------------------------------------
Vay arkadaş el alemde ne telefonlar var.
Bizimkisi sabahın köründe uyandırsın anca!
4 Yormuyorum:
Konusu depresif olsa da okuması eğlenceliydi :) ben de en yakın zamanda yazacağım. Teşekkürler mim için :)
Not:bahsettiğin müzikleri en yakın zamanda keşfe çıkıyorum ona göre :)
Otep'i duyunca Allahııım müzik diye dinledikleri şeye bak evlerden eşiklerden ırak diyeceksin garanti :D Ama diğerleri hele Norrda gerçekten çok güzel, Türk grubu zaten.
Rus folkloruna ise hiç girmeyim ancak şu ikisini söylemezsem çatlarım:
https://www.youtube.com/watch?v=AdJ68Bcmg2Q
https://www.youtube.com/watch?v=lp2FqZjqRbU
Bu ikisi sırf aklıma gelince bile bir yalnızlık çöküyor, nasıl bir duygu durumudur benimkisi bilmiyorum :)
İlk miminde Kahve Yanı da yanında :) Kızılordu dinleme kısmına bayıldım :)))
Bu arada sitene katıldım, hadi kahveye bekliyorum... Sevgiler :)
Vay vay kahveler de gelmiş :D Ama şimdi bunun yanına lokum da isterim ben :D
Kavmime hoşgeldiniz efenim. Make-up kısmına teknik sebeplerden ilişemesem de kahve ve kitap kısmına ben de yoğun şekilde bulaşıyorum ;)
Yorum Gönder