Özlemsel Kişi

Ne kadar çok özlemişim...

Yeni şarkılar filmler, keşfetmeyi,

Herhangi biriyle, herhangi birşey hakkında, herhangi birşey yapmayı.

1 dakikada bin yıllık kardeş olmayı.

"Kop kop" yapmayı, "coş coş" etmeyi

Aşık olmayı hele, çok fena özlemişim.

İki akciğer şeysinin ortasında, deli manyak koştuğum zamanlar dışında çarptığını pek hissedemediğim o kırmızı et yığınısının varlığını hakikaten çok merak ediyorum.

Hadi benimkisi cartayı çekti diyelim, sayıları 10 binleri aşan, yedi binlerle ifade edilen dişi kişilerin de mi köküne kıran girdi.

-----------------------------------

Bazı şeyler yoluna girince diğeri yolundan çıkıyor. 

Baaaazı şeyler hep yolunda gidiyor; sadece gitmediği zaman değerini anlayacağım türden.

Baaaaağğğğzı şeyler ise hiç yolunda gitmiyor; yolunda gideceği zaman "bugünkü aklımla seveceğim" türden.

-----------------------------------

Şu yalnızlık denen şey var ya.

Alışılası, sevilesi şey değil.

Yok kurtlar yalnız yaşar, yok tek başına isen bil ki zirvedesin falan, o tittiri dottan laflar var ya, o lafları edeni ya aç kurtlara atıcan, yada o zirvenin sivri tepesine...

Tööbe tööbe...

Bunca yıldır profesyonel olarak yalnızlık yaşıyorum hala alışabilmiş değilim.

Keşke sosyal hayvanlar olmasaydık da asosyal ama en azından insanlar olarak kalabilseydik. 

-----------------------------------

Buraları da özlemişim, yazmayı okumayı.

Herşeyi özlüyorum, bazı hafif kötü şeyleri bile.

Aşkı çok pis fena özlemişim ama, onu biliyorum.

-----------------------------------

Özet: Belki bir gün biri okur da yardıma gelir diye şişeye konup okyanusa salınan, ardından da yıllar sonra kumsalda 5 yaşında bir çocuğun bulup üstüne taharetlendikten sonra "anneeeaaaa, bittttiiiiii" diye kenara atıp gittiği bir acil durum mesajı gibi hissediyorum şu an.

----------------------------------- 

Sevdiği gibi sevilene selam,
Sevgilerle kalmaya devam.
 (^_^)

-----------------------------------

 





8 Yormuyorum:

yeşimm dedi ki...

Selam!!hala özlüyor musunuz acaba yeni filmler keşfetmeyi?eğer öyleyse size tavsiye edebilirim bir kaç film.umarım bildiğiniz şeyler değildir.Asghar Farhadi'nin 'bir ayrılık ' ve 'elly hakkında 'filmleri harika mesela.oyunculuklar mükemmel.anlatmaya çalıştığı bir şeyler var ve en güzeli de sizin de"anlamlandıramadığınız" şeylere ihtiyaç duymuyor;) Haneke'nin 'cache'i,Bergman'ın 'yedinci mühür 'ünü de önerebilirim.
Sinema kitap ve müzik üzerine muhabbeti çok severim ama bu tarz sohbet edebileceğim hiç kimse yok etrafımda.böyle muhabbetlerin olduğu bildiğiniz blog vs.vardır belki.önerilerinize açığım :D

Syrano dedi ki...

Ooo film tavsiyesi, alırım bir dal :D

Artık görevlerden şunlardan bunlardan eskisi kadar vakit ayıramıyorum ama ayıracağım bilumum vakitler de bunlar için :)) Zaten filmidir müziğidir gırla da bir aşk şeysine denk gelemedik...

Hiçbirini duymadım, duymadığım gibi hayran da kaldım çünkü "Asghar Farhadi mii ayy ığkk böğk K*rt mü o, İran sineması mıı ayy ne yobazcağğ" diyen bir güruha acı şekilde uzun süre maruz kaldım :) Ben de şu kadarını itiraf edeyim ki maalesef izlediğim tüm İran filmleri de siyasi temalı, Gergedan Mevsimi, Persepolis, Kızım Olmadan Asla, Soraya vs... :)

Attım hafızaya, bilhassa "anlamlandıramadıklarım"dan uzak oldukları için ;)

Takip ettiğim şahane ötesi bloglar vardı ama maalesef ıvır zıvır enstitüsü dışında hepsi canlılığını yitirmiş. Methini duyduğum bir kaç tane var ama onlar da Cin Ali'yi bile halkların coşkun akan seline veya diyalektik materyalizme bağlayan türde yerler. Ona bağlamayanlar da allem edip kallem edip seksüaliteye bağlıyor zaten :) Sonuçta yine "anlamlandıramıyorum" yani :))

Ben varım işte ^_^

----

Bu arada bu yazıyı yazmamın üzerinden neredeyse 1 yıl geçecek.

O gün (daha doğrusu gece) polis okulundaydık ve darbe girişiminin üzerinden sadece iki hafta geçmişti. Daha silah dersleri bile doğru dürüst başlamamışken, çoğu arkadaşım hayatında silah görmemişken, askerliğini yapmış olan bir kısmımızı Ankara'ya, Konya'ya, İzmir'e, İstanbul'a hasılı riskli yerlere acil kuvvet diye göndermişlerdi.

Ben askerliğini yapıp da mesleğe gelen ender kişilerdendim ama askerde bu kadar ölüm kalım fikrine düşmemiştim. Bunlar yarın öbür gün bizi de patlatır, okulumuza da evimize de saldırır, acaba arkadaşlarım beni hatırlar mı, acaba bir daha sevdiğim şeyleri yapabilecek miyim diye çoook hülyalara dalmıştım.

O gün bu gündür de artarak gidiyor aynı hülyalar gerçi :D

Ölüme değil dirime ihtiyaç varmış demeki

^_^

yeşimm dedi ki...

Sinan bey iyi ki varsınız.Hep var olun ve hep orda olun lütfen:)
Persepolisi izledim.Siyasi içeriğine takılmadan izledim ve çok eğlendim izlerken:)Soraya'yı taşlamak ise tam bir felaket.hiç beğenmedim.amacı belli tamamen taraflı.ama Farhadi'yi izleyince tarafsızlığına tarzına hayran olacaksınız eminim.İranlıları sevme sebebimdir kendisi.bakış açım değişti sayesinde.

Syrano dedi ki...

Sorayayı Taşlamak değil hayııır, o kötü, pis o, sevmedim onu ben...

Benim dediğim Soraya şu:
http://www.imdb.com/title/tt0348076/

Ayrıca teşekkür ederim, siz de olmamazlık etmeyin ama tamam mı, ltfnn, rica ediciim, piliiz tişkürler :))

yeşimm dedi ki...

Pardon yanlış anlamışım ben.bakıciim ona biara.şimdi lütfen piliiz diyorsunuz da sonra bıktım artık yeter derseniz karışmam:))

yeşimm dedi ki...

Birkaç şey daha hatırladım.onları da yazayım unutmadan.*Beşir'le Vals(animasyon.anlamsızlığı kabul edilebilir animasyon olduğundan dolayı) *Kaplumbağalar da uçar (kaldırabilirseniz izleyin.bir kutu mendili de hazırlayın ayrıca.izlediğimde bütün gün ağladım:'( *Once(müziğe doymak garanti) şimdilik bu kadar hoşçakalın:)

Syrano dedi ki...

Bıkmam bıkmam :)

Bu ikisini biliyorum yalnız Beşirle Vals hele çok şahaneydi. Tüm animasyonun o sondaki bir kaç dakikalık footage görüntüye bağlanmasıyla dünyam sarsıldı diyebilirim. Vahşi birşeyler çıkacağı kesindi de, gerçek bir video beklemiyordum... Ben sırf animasyon tekniği için izlemiştim ki aynı tekniği bir de "Alois Nebel" diye bir filmde daha kullanmışlar. Gerçekten müthişti.

Ve evet, lakhboushta parwaaz miqonand candır :D

"Sarhoş Atlar Zamanı" da Bahman Gobadi'nin o da güzel.

Benim birşey dikkatimi çekti "Kaplumbağalar da Uçar, Sarhoş Atlar Zamanı ve Gergedan Mevsimi" hepsinde bir sembolizm var da, ya Farsçaya hakim değiliz de mi anlamıyoruz, yada ben mi birşey kaçırdım bilmiyorum. Bu illumintai meraklıların sağda solda piramitli göz aramaları ve bu da mı tesadüf dedikleri gibi ama resmen gözümüze sokarak birşeyler ifade ediliyor ben yine anlamıyorum.

Mesela "Gergedan Mevsimi"nde esas adam arabada uyuya kalırken eski günleri görüyor rüyasında, uyanmaya yakın arabanın içine bir at kafasını sokmuş, uzun uzun bakışıyorlar. At ne alaka? Orada at ne gezer, kafasını ne diye sokar oraya ve o bakışmanın anlamı ne?

Sonra hapishanenin ortasında bir kaplumbağayı ters çeviriyor ve hayvan kendini düzeltene kadar da nefesini tutmaya çalışıyor. Sonra havasızlıktan bayılıyor, rüyasında gökten kaplumbağalar yağmaya başlıyor.

Ve niye gergedan?

Her filminde bu üç hayvana bir gönderme var.

Bir boş vaktimde yeni bir tavsiye yazısı açayım ben en iyisi :)

yeşimm dedi ki...

Valla bazen ben de hiçbir şey anlamıyorum :)filmden sonra analizleri eleştirileri okuyorum.ekşi sözlüğe falan bakıyorum:))
Sarhoş atlar zamanı ve gergedan mevsimini duymuştum ama henüz izlemedim.listemde bekliyorlar sıralarını :)izlemem gereken o kadar çok film varkiii... diğer bahsettiğiniz animasyonu da merak ettim.onu da yazayım bi kenara.
Ve evet tavsiyelerinizi bekliyorum.sadece film değil kitap da önerin lütfeenn