Kalbim öyle bir yanarak, öyle acı bir hisle uyandım ki bu sabah.
Rüyamda eşimin düğününe gidiyormuşum.
Onlarca metre uzunluktaki masanın bir ucunda ben,annem ve babam, bir ucunda eşim ve onun ailesi oturuyormuş.
Eşimin, kocasıyla içeri girip ilk danslarını yapmasını izliyor, bir yandan da elimde telefon, video çekmeye çalışıyorum.
"Mabel Matiz - Bir Hadise Var" çalıyor ilk danslarında.
Eşimle ben sürekli göz gözeyiz ama o yeni kocasının kollarında.
Benden daha kısa boylu, kirli sakallı, gençten biri...
Allahım o nasıl acı!
O nasıl bir kalp ağrısı!!
Uyanık halimle ben o kadar ızdırap çekmemişimdir herhalde.
Yüreğim hiç bu kadar katılmamıştır.
Telefonu masaya bırakıp dayanamayıp gidiyorum.
Dışarıda yüzlerce kişilik tek bir sıra halk oyunu ekibi, halayımsı birşeyler yapıyorlar.
İçlerinden babamı alıp gitmeye çalışıyorum, babam oynamak istiyor.
Biri "bırak oğlum baban da oynasın âdetlerimizi falan izlesin" diyor, "yok amca babam çok rahatsız şimdi" deyip tekerlekli sandalyeye oturtup gidiyorum.
Allahım böyle bir yürek yanması yok, uyandım uyanalı da hâlâ aynı acı, aynı hüzün, aynı tatsızlık, aynı mutsuzluk...
------------------------------
Ne olur bitsin artık bu kabus.
Yeter artık, yıllarca çektiğim yeter olsun diye girdim bu yola, ne olur yeter olsun, takatim kalmadı artık.
------------------------------
Vurgunum sana bir mahkum gibi
Uykular haram bir zehir gibi
Aşığım fakat hasretin deli
Ezelden beri