Geçmişe Mazi, Arkamı Kolla Niyazi

Hadi hoca hadi biz senin gençliğini de biliriz, sanki bugünün kıymetini pek biliyormuşsun gibi, yok eskiler pek güzeldi de iyiydi de bilmemne de...
Aha bunlar da benim eskilerim:
 
------------------------- 

Cossacks: European Wars (2001)
 
Lise zamanlarımın birincil zaman öldürgeci, haftasonu sabahlattırgacı, rüyalara girdirgeci.
 
Her ne kadar adı Cossacks olsa da bayaa bi Avrupa (pek kallavi), azıcık Osmanlımsı (pek cort), bir fiske de Cezayir (coscort) içeren bir oyundu.
 
O zamanların teknolocisi ise bir ekranda 8.000 birim yönetme imkanı sunduğu söyleniyordu, ki bu Eyç Of Empayırsçı taifeye saç baş yoldurtacak cinstendi.
 
Gerçi o kadar nüfusla da hiç oynamadık, o nüfusa gelene kadar zaten oyun bitiyordu ama vardı da yani böyle bir imkan.
Hayatımdaki ilk uzun metrajlı -yaklaşık 80 sayfa- hikayemi bu oyundan ilham alarak yazmıştım. Sevdiğim kişilerin adları iyi, matematik öğretmenim dahil sevmediğim kişilerin adı kötü karakterlerdeydi. 


Ressam Ilya Repin, oyunlarda crack nedir, Cossack ile Kazak arasında ne fark vardır ve ahretlik dost nedir-nasıl edinilir bu oyun sayesinde öğrenmiştim.
 
Daha neler neler derim de...
 
Hâlâ da bazen oynarım. 2.'si, 3.'sü başka başka bilmemnelerisi çıktı ama bunun tadını da vermedi be ağam.
 
 
Civilization 3 (2001) 
Cossacks kadar ağır olmasa da bu sivilizayşın abimiz de epey yerlidir bende.
 
Hatta iş bu blogda adına açılmış bir kaç başlığım da vardır.
Hatta hatta bir keresinde burada demişim ki:
 
"Sid Meier abi bir oyun daha çıkaracakmış (Civ 4 mü Civ Colonization mu belirtmemişim) onu da alırım oynarım daha da hayattan bir beklentim olmaz."
 
Şu canına yandığımın saflığına, iyi niyetliliğine bakar mısınız?
Allah rahmet eğlesin başka bir Civilization oyunundan başka hayattan bir beklentisi olmayan adam, kimler öldürdü seni kim bilir... 


Sıra tabanlı stratejiler ne kadar da canlı cümbüş olsa da bir yerde durağandır, karar vermene, nefes almana fırsat tanır. Nitekim dura dura, dinlene dinlene oynaması, gerçek bilgiler içeren ve gerçek bir ansiklopediden farkı olmayan ve bence Civilization serisini diğer oyunlardan ayıran en büyük özellik olan Civilopedia'sı bana kültürleri, tarihi ve ileri seviye İngilizceyi öğreten ve sevdirendir.
 
Yalnız bir de şey vardı;
İlk oynadığımdan andan beri hep şey hissettim. Böyle yalnızım, kimsenin bilmediği ve umursamadığı bir dünyadayım, böyle boşluksu bir haldeyim. Muhtemelen biraz oyun müziklerinde de olabilir çünkü çeşitli ama biraz böyle boş şarkıları vardı.
 
Bir de ilk oynayışıma tam da denk gelmiş, tüm dünya medeniyetlerinin bir arada ve patrol havuzu partisi yaptığı bir dünyada ben iki şehirlik bir adada ve don bezi dikmenin temelleri üzerine araştırma yaparken başlamıştım.
 
Sonradan çoook intikamını aldım ama o yalnızlık hissi de gitmedi bir...
Şimdi 7.'si bilem çıktı. Ben en son 5.'de bıraktım. Bence 5'ten sonra ruhunu yitirdi oyun, anime serisine dönüştü...
 
 
No One Lives Forever II (2003)

Her ne kadar 1.'si de çok güzel olsa da ilk defa bu haliyle hayatıma girmişti Ajan Cate Archer.
 
Espirikden anlamayan soğuk İngiliz alemine bir ilaç gibi gelmişti.
Soğuk savaş dönemi çerçevesinde, Sibirya soğuklarından Marakeş sıcaklarına, oradan Japonyanın bilmemnelerine ne de güzel eğlenmiş, ne nihavend geçmiştik, ah o cikcikler o şakşaklar...
 
Angelina Jolie sayesinde fazla şişirilmiş (ama gerçek anlamda şişirilmiş) iki meme ve bir g*t takviyesi sayesinde gözümüze sokulan Lara Croft kişisine karşı onurlu bir duruştu, bir ana akımı reddediş, kendi yolunu buluştu bu oyun.
 

Yani ama abisi şu gözlere, şu yarı açık dodahlara bir bak, kısa saçın bu kadar yakıştığı başka bir hatun tanıyomosonooozzz?
 
Bir de bi as bayrakları bilgisi:
Oyunun sonlarında Khios Adasına yerleştirilen nükleer savaş başlıklarından biriyle ilgileniyoruz ve oyun yapımcıları şaşırtıcı bir şekilde adayı Türk adası zannederek kurgusal bir Türk bayrağı dikmişlerdi oyunda!!
 
Bu da hüzünlü spoiler:
Oyunda bi süperasker vardı Resident Evil zombileri tipinde bi sovyet askeriydi. Sürekli "Abigail!!! Is that you??" diye peşimizde dolanıyordu, istemeye istemeye sürekli bize saldırmaya mecbur hissediyordu. Adamın kızıymış ve bizi o sanıyormuş, sonunda bize zarar vermemek için intihar ediyordu, Cate arkasından ağlayarak bakıyordu...
 
Bak yine duygusallandım :.( 
 
-------------------------
-------------------------
 
Kidneythieves   
Kimsenin merak etmediği blogumun daha da kimsenin merak etmediği "Hakkımda" kısmında sevdiğim sanatçılar arasında halen durur.
 
2007 yılında üniversiteden eve dönerken 1.5 saatlik tramvay yolculuğunda "Queen Of The Damned" filminin soundtracki içinde keşfettiğimi hatırlıyorum bu grubu.
 
Solistleri Free Dominguez'in ne bağırtılı, ne böğürtülü, dümdüz, temiz sesinden başka çok da bir sermayeleri olmayan, şarkılarında "aman şöyle karanlığız, böyle vampız" diye takılsalar da normalde edepli Grace Slick ve düzgün giyimli Jefferson Airplane gibi bir halleri olan gruptu.
 
Grup elli kere dağılıp altmış kere yeniden toplandı, Free ablam solo işlere girişti, gitaristin adını bile bilmiyorum, soundu da sertleştirdim artık kesmiyor bunlar, dinlerken ciğerlerimi eritecek hayvansılıklardan aşağısı kesmiyor ama benim için yeri özeldir.
 
Hadi hadi itiraf edeyim; Trickstereprocess DVD'sini grubun kendisi unutmuşken ben orijinal alıcam diye az çırpınmadım. Yabancı dilin yararlarını gördüğüm anlardandır :)
 
 
Portishead
1998'de Türkiye'de internet olsaydı ve ben bu yaşta olsaydım ve de Lastfm yahut Youtube denilen zamazingo o dönemlerde olsaydı muhtemelen bu grup benim dinlemelerim sayesinde 70 küsür rekor kırmış olurdu.
 
Bak bunları halen dinlerim işte, arada unutur giderim, sonra zank diye kafama vurur, sonra sabahlar olmasın.
 
Tıbbî uyarı: Depresif manada her bünye için uygun değildir!
 
 
Grup Destan
1998 yılında bir hayır vardı demekki bu grubum da ilk işlerini o zaman yayınlamıştı.
 
Şimdi sağ olup olmadığından bile haberimin olmadığı, yaşasa da beni hatırlayıp hatırlayamayacağından emin olamadığım çocukluk arkadaşım (Aytekin Sezgin, özleniyorsun kardeşim, bul beni!) ile tanışma anılarımız, lanet bir şehirde geçirdiğim daha da lanet 4 yılın tesellisi, yaşadığım büyük bir ayrılık ve hayalkırıklığının şarkıları...
 
Hepsi bu abiler sayesindedir.
 
Siz de elli kere dağılıp altmış kere yeniden toplandınız, sonra gümbür gümbür geliyordunuz bi türlü şaapamadınız be kardeşim!
 
 
Otep
Gençliğimden başlayıp da bırakmaksızın takip etttiğim birkaç mevzudan biridir galiba, nam-ı diğer: Muhterem Sayın Bağyan Böğğğğ Hamfendi
 
Hayatımda yaptığım tek ablüm incelemesini de bu abla için yapmışım ki buyrun:
 
O zamanlar aklımız ermezdi, Bush ve savaş karşıtlığı okey de bir de meğer Siyasal Lezbiyenmiş!
 
Siyasal lezbiyen... Dişi bir anayasa kitabıyla "master national" yapıyor galiba bilmiyorum. Ya da Bayan Adalet heykeli ile namünasip mülahazalara giriyor da olabilir.
 
Neyse, dürüst konuştuğu sürece ağzına ne aldığı bizi ilgilendirmez...  


The Red Army Choir
Komünizm komünistlere bırakılamayacak kadar önemli bir iştir, müzik korosu da öyle.
 
Derdi öyle yok komünizmdir, yok faşizmdir yok Selamsızlar Bandosudur falan olmayan benim gibi bir öküz anadolu insanı için Kızıl Ordu Korosu mükemmel bir işti.
 
Kalinka'dan ve Polyuşka Vıttırıvızzıktan çok daha fazlasıydı bunlar.
 
Abi bazı işleri Metalica'ya Man-o-war'a diz çöktürür, tövbe istettirir.
 
Belki kuruldukları 1928 yılından beri dinlemiyor olabilirim o da benim ayıbım olsun. Ama 2016'daki uçak kazasında ölen üyelerini, tenörlerini, dansçılarını simaen tek tek biliyordum, o derece severdim.
 
-------------------------
 
Dediğim gibi, 2008'den beri bu mecrada bulunup da kimsenin umurunda olmayan nacizane blogumda da pek çok nostaljiler, o zamanlar olup bu zamanlar olmayanlar, neler nelerim var.
 
Güzel şeyler dinlemiyorum artık mesela, bana hayvan gibi, it gibi, köpek şeyler, bildiğin eşşoolueşşeklikler lazım.
 
Behemoth gibi gruplar lazım mesela, Agony gibi oyunlar lazım.
 
Küfürler hakaretler bini bir para artık, şeref haysiyet hak getire...
 
Güven mesela, hele de insana güven!
 
Sokaktaki köpeğe güvenirim daha iyi.
 
Hep derler ya seni besleyen eli ısırma diye! Allah için bir kere de başıma bir köpek ısırığı gelmedi, iki ayaklı köpeklerin yanında... 
 
-------------------------
 
Hayat güzel değil aga, icaben yaşıyoruz.
 
Şu saate kadar bir şekilde direndiysem, çoğunlukla Allah koruduğundan, bir miktar da buna son verecek göt bende olmadığındandır.
 
Eskiden lan bile demeyen adamdan bugün göte kadar geldim, varın siz düşünün!
 
Öyle işte...
 

 



Lan Oğlum Nooluyo!?

Bütün hayatımın baştan sona bir "lan oğlum nooluyo lan" sürecine mahkum olduğu hissediyorum.

Özellikle bu son 7-8 yıldır.


O kadar üst üste kazık yedim, herşey o kadar üst üste oldu ki...


Hani bir hadis varmış "Müslüman aynı yerden iki kere sokulmaz" diye... Bizi aynı yerden değil iki kere sokmak, kırk yerimizden kırk kere...

Tövbe yarabbi!!!

 

Ne ara evlendim boşandım?

Ne ara babam öldü?

Bu mezar taşı ne ara geldi buraya? Islak mermer kokuyor sürekli...

Özellikle de Şeker Tekke Mezarlığı ne zamandan beri bizim eve bu kadar yakınmış? Eskiden oraya günde iki kere köy dolmuşu kalkardı be, şimdi yürüyerek yarım saat sürmüyor, çok acayip nan?!?!

Ne ara kanserlerden döndüm de kafamı oydurttum?

Ne kada kolumu kırdım da 15 çiviyle tutturdular?

Ve dahi ne ara aldırdım o çivileri?


Motor kullanıyorum hacı motor motor, naha şu bildiği rnnn rrrrnnn motor, hemi de kurye motoru!

Abi ben kim motor sürmek kim nan? İki ayak üzerinde zor duruyorum, iki teker üzerinde gidip gelmeye ne ara başladım ben.

Ve ne ara kaza yapıp trafiği felç ettim, kuyruk sokumumu kırdım.

Ne ara merdivenlerden düştüm kaburgayı çatlattım.


Bu mesleğe ne zaman girdim ben?

Evime oyuncak tabanca sokmazken nereden geldi bu mermiler, şarjörler; cüzdan taşıma alışkanlığım yokken bu armalar, bu rozetler...

Haritada yerini bilmediğim yerlere göreve çıkıyor, dilini diyanetini duymadığım insanlarla iş yapıyorum, neresi lan burası?

 

"Dün arkandan ağlayanlar şimdi nerede?" diye güya kara günümde destek çıkıp, efsanevi bir olayı g*tünden anlama becerisiyle "ne seninle konuşurum, ne de sana hakkımı helal ederim" diye kapanışa varan g*tü yere yakın o herif nasıl oldu da hayatımda bu kadar yer edebildi?

İnsan denen etsi oluşuma ne ara bu kadar değer verir oldum yine, o kadar kazığı, ihaneti gördüğüm halde?

 

Gecemi gündüzüme katarak çalıştığım işlerden, nasıl sürgün mahkummuşum gibi uzaklaştırıldım?

Ancak rüyalarımda görebileceğim bir kahpelikler dizisi nasıl bu kadar gerçek olabildi?

Tamam çıkar uğruna birbirinizi satmayın demiyoruz, hobi olarak yine p*ştluk yapın, yine kancıklık yapın, okey... Ama bu kadar göstere göstere yapmayın be kardeşim!

Ne ara g*tünüzü günde 4 kere kolluyorken beni böyle g*t gibi ortada bırakabilecek hale geldiniz?

 

Eski kırığıyla 4 sene iş pişirip, bir sonuç alamayıp karakolluk olan ama beni 4 ayda nikah masasına atma becerisini gösterenler nerede şimdi?

 

14 yaşında 3. çocuğunu kucağına alanlar bana ne yüzle "aslında 38 yaş çok da geç değil yeğaaa" diyebiliyor?

Biri resmi ikisi imam (!) nikahlı 3 karılı herif bana ne yüzle "abi bakma aslında en güzeli seninki, evlenmeyecen" diyebiliyor??

Bu ne cürret, bu ne perhiz, what is this???

 

Bu seks şeysi çok mühim galiba, çünkü doktor iki kere sordu "cinsel hayatınız nasıl?" diye...

Lan ne cinseli, ne hayatı?

Yaşadığım şu garip olaylar silsilesine bak, bu hayat mı da bir de cinseli olacak lan?

"Yok hani yaşınız biraz ilerlemiş artık" deyince biraz ayıktım durumu!

Haaa dedim, şimdi jeton düştü, millet suratıma bakmıyorsa, "hm bunun zaten hayatında kesin biri vardı baksana şu yaşa gelmiş, bu yaşa gelen adamın hayatında kesin biri vardır" diye direk eliyor.

Tabii mondofon ineğinden farksızcasına yakışıklılığımın da etkisi büyük orası ayrı da...

Canına yandığımın statükosuna bakar mısınız?

Bu yaşta bir adamın hayatında kesin biri vardır, o yüzden hiç yanaşmayım bu buna!

Millet de nereden bilsin, yaşıtlarım Taocu seks, Maocu seks, 10 megacinsel telefon, Memelere Özgürlük Hareketi, Donsuzlar Tarikatı falan derken bıkmışlar artık bu işlerden, ben daha bebekleri leylekler mi getiriyor, yoksa çiçek yaprağına düşen çiğ damlasından mı oluşuyor onu öğrenmeye çalışıyorum.

Bu arada öğrendim, çiğ damlasından geliyormuş, evet, hıı hıı...


-------------------


Nooluyor oğlum nooluyor?

Kim kimi koparıyor?

Anlamıyorum diye beni mi koparıyonuz?

Sürekli next next diye geçerken birşeyleri mi kaçırdık noluyor kurban olduğum?





Kişisel Hezimetnamem

Yine kırdık bir taraflarımızı.
Son 2 yıl içindeki dördüncü kaza.
Anlaşılan ya bunlardan birinde cartayı çekip gidicem, yada kör bir kurşun gelip ışıkları söndürcek.

Hiçbiri olmazsa da bu kalp kırıklığıyla, bu gönül kırgınlığıyla fazla yaşamam muhtemelen.

----------------

O yüzden şimdiden yazayım;
 
Bak kardeşim.:
Annem ve babam dışında hiçkimseye hakkım helal değil!
Kimse de bana helal etmezse etmesin.

Kimse de arkamdan, "ayyy yazık ya, Allah bilir sağlığında ne kadar  kırdılarsa kalbini..." demesin, ikiyüzlüsünüz!
 
"Niye böyle birşey yazdı ki, ne kadar mutlu, hayat dolu, dolu dolu bir insandı..." demesin, suçlusu sizsiniz!!

"Aman etmezsen etme lan" hiç demeyin, sizin gibiler yüzünden de Hak Helal Etme Müessesesi bugün bu halde!!!

----------------
 
Bak şey de demeyin:
 
"Aman efendim polisler neden böyle oldu, neden böyle mutsuzlar, neden böyle kahır dolular bla bla bla..."
 
60 yaşından yaşlı yada huzur içinde ölen tek bir polis memuru görmedim, tanımadım 8 yıldır.

Hepsi ya beyin tümöründen ölüyor yada mide kanserinden. Hiçbiri olmazsa emekliliğe az kala intihar ediyorlar.

Özellikle de o "ne kadar mutlu, hayat doluydu" dedikleriniz.

Bazı kendini insanlar arasında gizlemeyi başarabilmiş kripto orospu çocuklarıdır bugün onları, beni, bu hale getiren!

----------------
 
Ha bi de illa bir yerlerde bi fotoğraf kullanacaksınız, aman rahmetli meslektaşımızın vasiyetiydi, aman fotoğrafsız haber olmaz nereden bulacaz şimdi bilmemne diye...

Sizi o zahmetten de kurtarayım, alın bunu kullanın:
 

 
Bu köpek, babamın vefatının ardından yüzümü güldüren bir iki şeyden biriydi.

Çoğu adam denilenden daha adam, çoğu şeref yoksunundan daha şerefliydi.

Ve onu severken bir an olsun sevmekten veya sevilmekten şüphe etmemiştim.
 
----------------
 
Bu kısım da "bok vardı da geberdi, şimdi işin yoksa evrakla tutanakla bilmemneyle uğraş dur, ne güzel akşam çıkışta karıya gidecektim" diyenler için:

Bunların sizinle, ideallerinizle, kurumsallığınızla vs alakası yok.
Bunlar hep benim kronik baht yetmezliğimden!

PTT'de pul yalama memuru olsaydım, dilimde biten tüyler lafla biten tüylerden yine az olurdu.
 
Müze memuru olsaydım, topyekün çalınan Bergama Şehrinden beni sorumlu tutarlardı.
 
Spor Bakanlığında çalışsaydım Pehlivan Koca Yusuf'un ölümünde personel olarak ihmalkarlığım araştırılıyor olurdu.

----------------
 
Her ne haltsa yavrum.
Anladık yada kazadan, ya kurşundan, ya kalleşlikten gidecez, tamam, su testisi su yoluda kırılacak, okey...
 
Hak mak helal melal değil hiçkimse ve hiçbirşeye.
 
Dağılabilirsiniz.
 
----------------
 
Son olarak: 
 




My Own Personal Düldül

37 yıllık hayatımda kendim için yaptığım ilk ve tek şey...




Sen Gittin, Biz de Kalamadık...

2 yıldır, yani babamı kaybettiğimden beri her gece yatarken bu son yatışımmış ve sabahı göremeyecekmişim gibi hissediyorum.

Ne yaşama isteği kaldı, ne azmi.

Her dakikam biraz sonrasına çıkamaycakmışım gibi...

 

Yemek istemiyorum, sevmek istemiyorum, zaten anamda başkasınca sevildiğim de yok... Hiçbir şey, hiçbir şey istemiyorum!


06/09/2021 tarihinde evimden bir tabut çıktı, içinde 3 tane de cenaze.

 

Bittim ben, bittim...



Hatıra bir tutam saçını aldım, değil dokunmaya, bakmaya kıyamıyorum.

 

Sabah olunca dinletirim dediğim şarkıyı, bir kaç saat evvelinde indirdiğim oyunu, o esnada izlediğimiz son filmi izlemeye kıyamıyorum.


-----------------


Sevgilerin en hasına layık bir ana var, bir de baba, hele namusu üzerine söz veren namussuzlardan, gözünüzün içine baka baka yalan söyleyenlerden azade tutun sevginizi...

 

-----------------

 

O kadar yalan geliyor ki dünyalık meşgaleniz.

Yok siyasetiniz, yok muhalefetiniz, mesleğiniz, sporunuz, aşkınız sevdanız, eşiniz, sıpanız, yaşama azminiz...

Osuruk kadar değer veriyorsam adam değilim...

 

Dayanmaya, devam etmeye gücüm kalmadı, bir tek anam kaldı geriye, o benim için , ben onun için dayanıyoruz sadece...

 

Bittik biz, bittik...

 

-----------------

 

"Deme öyle kardeşim, deme öyle" değil, gayet de öyle kardeşim, az bile söylüyorum, gayet de öyle!!!

Dert Bir Değil ki...

Kolu da kırdık canına yandığımın...

 


Doyamadılar, kanser etmelere, kolumu kanadımı kırmalara doyamadılar.

Benimki de ne yaşama azmiymiş vay arkadaş, hala çalışacam, iş yapacam bilmemne diye uğraşıyorum...

Müjde Ben Kanser Oldum

Zaten bana yaşatılan bu hayatta mutluluktan ölmeyi falan da beklemiyordum ama...

6 yıldır ufaktan tefekten biraz rahatsızlığım vardı genzimden.

Son 3-4 aydır aralıksız, sürekli ama böyle ve ince ince kanama halindeydi. Rahat nefes alamıyordum, horlamalarım başlamıştı, kulağımda boğukluk, görmemde hafif bir bulanıklık vardı.

6 yılı bilmem de 5 yıl 11 ay önce gitsem pek sorun olmayabilirmiş...

 

Başka belirtiler de vardı tabii, üstelik daha da bariz:

Hayatın bana zehir edilmesi,

Ne zaman iki dakika yüzüm gülse, burnumdan getirilmesi,

İyi niyetlerimin, güzel umutlarımın içine edilmesi,

Tüm inançlarımın, güvenimin ırzına geçilmesi,

Aşk, sevgi adı altında kandırıla kandırıla kalp namına birşeyimin bırakılmaması vb...


Sizin de hayatınızda böyle belirtiler varsa derhal doktora gidin, tüm kötü huylu tümörlerinizi aldırın.


Aldırmaz da benim gibi içinizde tutarsanız böyle kanser olursunuz işte!


------------------------


Nasıl atlatırım, yada atlatır mıyım bilmiyorum.

Zira 6 yıllık bir kanseri tedavi etmek pek siğil temizlemeye benzemiyordur muhtemelen.

Anlattığım pek çok şey burada, anlatamadığım milyonlarca şey de içimde, o yüzden fazla uzatmaya gerek yok.

Ama özetle, hakkım helal falan değil abi...





Sevdiklerim Sevmediklerim

Sevdiğim şeylerin özünde bana uymadığını farkettim bugünlerde.

Sanki aslında o şeyi sevmemeliymişim gibi, yada benden başkası sevdiği zaman o kadar da hoş değilmiş gibi.

 ----------------------

 Behemoth mesela:

Adamlar her türlü dine diyanete sövmeyi vazife edinmişler, dünyanın en pasifist, en barışçıl dini görüşüne bile katil köpekler diye haykırıyorlar.

 

Adam "hak lailahe illallah" diye İncil yırtıyor nan!!!

Harbi harbi, 230 kere dinledim klibini resmen zikir-metal asdfghjkl :))

 

Adamlar semazen falan bulmuşlar ahahah :)))

Hacı bak ben böyle şeyleri hiç onaylamam, bize ters, bizi bozar, iki headbang yapacaz diye öbür tarafta kıçımızı kızarttırmanın anlamı yok...

Ama herifler sağlam, bayaa çok sağlamlar. Öyle "yeaa ben inanmayaraaam, tanrı diye bişi yeak yeeaa" dallamalarından da değiller, adamlar karşı oldukları şeyi okumuş araştırmış, kliplerinde ve sözlerinde kullandıkları sembolizmi benim diyen komplo teorisyeninden duyamazsınız.

İyi de size ne lan milletin kutsalına sövüyonuz??

Tamam da söven adamı sen niye dinliyon manyak mısın nesin demezler mi adama?

Derler...

------------------

Dişi bir kişiden hoşlaştım.

Hanımcık, akıllı, inanır mısınız güzel da lan gariptir!?

Stalk'ın dibine vurdum buldum bunu twitterini.

İç dünyası tıpkı benimkisi gibi depresif, mutsuz, umutsuz...

Aralarda komikli şeyler paylaşmış vs...

Abi şimdi aslında tam benim kafa!

Ama nedense içimde böyle bi hoşnutsuzluk gibi birşey oldu.

Düşündükçe bu tip şeyleri sadece ben paylaşırsam hoş olabileceği fikri geldi aklıma.

Sonra da ben bunları paylaştığımda da başkaları benim hakkımda tıpkı benim onun hakkında hissettiğimi hissediyor olabileceği fikri geldi.

 


Bu mesela.

Ben de göt sahibi bir insan olarak buna acayip güldüm.

İçimden daha ne cümleler kurarım da dışıma vurmam.

Konu da bu işte!

Benim dişi kişide aradığım daha zekice bir espiri olmalıydı.

Göt ibaresi komik ama ayıptı.

"İnadım inat, arka tarafım iki kanat" gibi göt demeden göt diyen bir tepki beklerdim ben ondan.

Tamam artık kayışı kopardım ben de, artık ben de ağzı bozuk bir üsküdar beyefendisiyim ama.. Ne bileyim işte... Onun ağzından (yada twitterinden işte neyse) duyunca böyle içim bi soğudu.

 ----------------------

Vakti zamanında imkan yok, zaman vardı.

Şimdi imkan çok zaman yok.

Vakti zamanında deli divane olduğum ve dahi ileride olmayı planladığım envai çeşit oyunu satın aldıkça alıyorum makul bir fiyat mukabilinde...

Ama aldığımla kalıyor!

2022 başından bu yana 8 adet oyun almışım, toplam oynama sürem 0.1 saat!!!!

Hayır sağa sola para saçmaksa git bi hayır işi yap da insanlığa yarar bişeyin olsun.

Yada git oyna iki dakika ya.

Abi alırken ufff çok manyak acccayip zevkli diye alıp da adını bile hatırlamadığım, kurmaya üşendiğim zibilyon tane oyun var.

Artık alasım da yok!.

Bir zamanlar bilgisayar başında zaman geçirmekten teflon tava düzlüğüne ulaşan bir mabadım vardı.

Şimdi tek yapmak istediğim uyumak, uyumak ve uyumak...


Oynadığım son oyunda da bana böyle bi laf sokulmuşluğu var hatun  bir karakter tarafından...

Oyunlarda bile fırça yiyoruz bu canına yandığımın hayatında!

----------------------

TikTok adlı mecrayı kamış uyaran etkilerinden ziyade absürt komik videoları için kullanıyorum, zira gülmeyi acayip unuttum ve ota b*ka gülme ihtiyacı içerisindeyim.

Evet arada bildiğin süt gibi karı hanımefendileri de yok değil ama konu bu değil.

Teyzenin biri birşeyler anlatıyor iki saattir, abooo bi yorumlar var bu teyze Zazaca'nın bilmemne lehçesinden konuşuyor diyen de var, ne Zazacası gerizekalı bu bildiğin eskimo dili, diğeri diyor eskimolar sevsin seni Guayana Fransızcası bu bilmemne de bilmemne...

2010 yılında beri hobi olarak Süryani kültürüyle, diliyle ve diniyle hobi olarak ilgileniyorum ve kadının anlattığı şeyi sanki andımızı okuyan 5-A sınıfından Hacer arkadaşımızmışçasına şıp diye anladım, kelime kelime tercümesini de yazdım.

Vay sen misin yazan!

Abi yazdıklarımın ispatlı şahitli olması bir yana, galiba hobilerim biraz fazla ileri boyuta varmış ki yorumumun altının yarısı ülkenin benim gibi kanı bozuklarla dolmasından bahseden, haçperest misin lan sen diyen, diğer yarısı da benim gibi kadim süryani kilisesi mensubu (!) kardeşlerimizle tanışmanın şeref olduğundan bahseden yorumlarla doldu.

Abi ben Süryani değilim!

Ben sadece kültürünü seviyorum.

Müthiş rahatsız oldum.

Sırf ilgiliyim diye bir tarafın beni linçlemesinden, bir tarafın tanımadan etmeden yüceltmesinden acayip rahatsız oldum.

Eee o zaman be eşşooğlu eşşek!! Ne halt etmeye ilgileniyorsun böyle şeylerle?

Sana mı kaldı lan barekhmoor demek?

Kalmadı da işte... Bu iş ben seviyorken güzeldi, kimse beni yargılamıyor, karışmıyordu. Başkaları sevince o kadar da güzel gelmedi ne bileyim...

----------------------

Çok var daha böyle, güldüğüm şeyler, sevdiğim şeyler, bana çok yabancı geliyor, neyi neden sevdiğimi bile anlamıyorum.

Aslında bunları okuyan eden var mı onu da bilmiyorum.

2009 yılından beri yazıyorum, toplam okuması 100'ü geçmez blogcağızımın. 

----------------------

Karşılaştığım kahpeler, yaşadığım kahpelikler yüzünden, içine işenmiş kalbimde ne sevgiye dair bir umut -ve daha da kötüsü- ne de bir ihtiyaç kaldı.

Babamı toprağa vermemden önce hayatım 3 kişiden ibaretti; annem, babam ve ben.

Onu kaybettiğimden beri tek biri kişiden ibaret artık, sadece annem!

Dünyada annemden başka kadın yok, kalmadı!

Babamdan başka da erkek yoktu zaten.

Ben de erkek falan değilim abi, işemekten başka bir işe yaramayan zekere sahip bir organizmayım o kadar... Her zekeri olan erkek olsaydı kamçılı hayvan playboy mansion sahibi olurdu.

Aşkmış, cinsellikmiş falan geçiniz efendim.

Sevmiyorum, istemiyorum, iğreniyorum hatta.

Öpüşme fikri ishalli kaka yalamak gibi birşeyler hissettiriyor bende uzun zamandır.

Babamı ahir ömründe bir torun sahibi yapamadım, bari annem için bi deneyim diyorum da yok abi yok ı ıhhh...

Çocuk sahibi olma fikri, hatta en kısası çocuk yapma fikri bile o kadar itici geliyor ki resmen kesip atasım (!) geliyor...

----------------------

Kaçıncı yüzyılda yaşadığımızın farkındayım.

Yaşasın cinsel özgürlük falan okey; tarla benim belletirim, mabad benim elletirim tamam amenna...

Bekaret yaşı 14'e mi düşmüş? Düşmezse aq onun efendim afedersiniz, kabul...

Ben erkek halimle kendi oltama sahip çıkmışım 30 sene, millet kendi balığını başkalarının havuzundan çıkartamamış olsa bile...

Dediğim gibi balık sizin elletin belletin, bana ne!

Ama ulan su veren itfaiyesinin hortumunu kestiğimin ehl-i devesi!!!!

Gözümün içine baka baka, Allahın adını vere vere ne diye yalan söylüyorsun???

İşte hendek, işte deve; işte kutu, işte kuku!!!

Herşey ortada, jinekolog olmaya gerek yok neyin ne olduğunu anlamaya, bayrak sallar gibi kanlı çarşaf merasimine de gerek yok!

Kocam deyip koynuna girdiğin adama sen bu yalanı nasıl söylersin?

Allahın adını veriyor bir de! 

----------------------

Şimdi gel de kadın kısmısına güven, şimdi gel de herhangi bir dini referans senin için yeterli olsun.

Haa bu arada yanlış anlaşılmasın.

Hiçbir kadın kısmına güvenmiyorum artık.

Yani edebiyle, namusuyla yaşamış olana da güvenmiyorum. Hatta özellikle de öylesine güvenmiyorum!

Abdülhamit'i savunduğunu kabul etse de, hatta çıkartıp gösterse de...

Yada kırk kere hacca gitse de...

Fazlasıyla uzun zamandır hepsi benim gözümde "alçak p*şt" ve ben de Doğu Perinçek değilim.



----------------------

Bu güven kırıklığı ile muhtemelen fazla yaşamam.

Ha fazla yaşamak gibi bir planım da yok o ayrı...

Ama ne bileyim lan millet eşiyle çocuğuyla cehennemin dibinden kart atıyor, gece yatmadan önce bi kama sutra pratiği yapıyor, böyle bi yalandan da olsa bu hayat sanki gerçekten güvenilmeye, sevilmeye değermiş gibi hissetiriyor ya iki üç dakika...

Güzel olabilirdi.

Bu dünyada etliekmeğin, iskender kebabının, haşlanmış mısırın tadını bilmeden göçüp gitmiş milyonlarca insan var, onların derdi daha büyük.

Ben de ahir ömrümde insanca bir mutluluk tatmadan toprak olup gidivereyim ne olmuş yani?

Neticede söz konusu ben olduğumda evlendikten sonra en az iki yıl boyunca çocuk düşünmeyen, benden sonra da aşka evliliğe tövbe edenler, benden hemen sonra koşa koşa evlenip evliliğin ikinci ayında bebeği koyuveriyorlar... Beşiğe...

Sorun bendeymiş demek ki bak!




Osbeş

Ben otuz beş oldum!

Yolun yarısında mıyım hakikaten bilmiyorum.

İnşallah öyle değildir.

Gelecek yarısı da geçen yarısı gibiyse, sanırım kalanın yarısının da yarısı kadar dayanabileceğim (al sana cümle)...

 


 

Sövgüye Övgü

Hayatıma girip, içine bir temiz sıçıp sonra da kahırlı kahırlı çıkıp gidenler...

Nasılsınız arkadaşlar?
 
Başınız arşa, kıçınız Marsa vardı mı?
 
Beni sorarsanız iyiyim.
Yarattığınız güvensizlik, kazandırdığınız inançsızlık ve sağladığınız sevgisizlikle kül gibi geçinip gidiyorum.
 
Sayenizden anladım bu hayatın geçiciliğini.
124.000 peygamberin 1.000.000 yıldır anlatmaya çalıştığı "bu hayat geçici, bu dünya yalan" düsturunu siz bir kaçınız, hem de sadece birkaç yılda öğretmeyi başardınız, eksik olmayın.
 
Hayatım sayenizde daha güzel değil, ama emin olun ki daha iyi!!
 
Kendine bundan sonra aşkı, evliliği ve mutluluğu reva görmeyen ama bana mutluluklar dileyenlerinizden, 3. kocasından boşandıktan sonra soluğu bende alanlarınıza,
 
15'inde koynuna girdiği pu*tlardan, "nasıl olduğunu anlayamadan hamile kalanlarınıza",
 
Gözümün içine baka baka yalan söyleyip kendini namus denen şeyin bekçisi ilan edenlerinizden, "vallahi boşandık" deyip "ya senin de yüzüne bakmaya utanıyorum ne zamana adını ansam içimden bir dünya kopuyor"cularınıza,
 
"Sen yeter ki gel birşey yapmana gerek yok" deyip "birşey yaptığın yok o yüzden çağırmıyoruz" diyenlerinize kadar...
 
Topunuzun köküne kibrit suyu canına yandığımın.
 
Hayatıma mutsuzluktan başka birşey vermediniz!

Kahır kahır kahrolun!
Kahırlarınız kukunuzda (yada pipinizde) patlasın!!!


--------------------------


 
Bir zamanlar umut ve sevgi saçan, denli, edepli blogunuzdan selamlar; onlardan kalmadı artık, bitti, tükettiler el birliğiyle...