Dar Çevreler

Hiç "kimselerin beni tanımadığı, benim de kimseleri tanımadığım, sessiz sakin yaşayıp gidebileceğim bir yer olsa da basıp gitsem" dediniz mi?

Ya da demediğiniz bir an var mı?


Benim en çok kurduğum cümle bu da :))

-----------------------

Tamam insan sevgisi dedim, anlayış dedim, hoşgörü, alttan alma dedim, insanlık halidir olur dedim.


Ama bu
derin devlet, ne kadar güzel taraf aramaya çalışırsam çalışayım illaki birşeyleri bana zehir etmeyi başarıyor.

Hani
dış mihraklar falan olsa, neyse diyeceğim. Yok işte, basbayağı etrafımdakiler, içime sızanlar.

-----------------------

Tanıdığım neredeyse herkesin bir şekilde birbirilerini veya birbirilerinin arkadaşlarını, akrabalarını tanıyor olması, eskiden olsa "aaa ne kadar güzel, işte insan olma yolu, hoş tesadüfler, vattırı, vızzırı"  dememe, hatta "eee ne de olsa Adem babanın nesliyiz" gibi çok sosyolojik yorumlar yapmama neden olurdu.

Nedense artık pek öyle olmuyor!

İçimden "Haydaaa, nereden tanıyorsun abi bu adamı, herifin bana atmadığı kazık kalmadı" diyorum.

Birine "Dünyada başka kız kalmamış gibi tuttun tuttun da benim kaçarcasına ayrıldığım o şehirde bir zamanlar aynı okulda okuduğum, yüzünü bile görmek istemediğim o kızı mı sevgili buldun kendine" demek istiyorum.


Diğerine "Bizim elemanla akraba olduğunuzu bilseydim, daha dikkatli davranırdım"  demek, dilimin ucuna kadar geliyor ama diyemiyorum, çünkü o eleman beyefendinin o kadar rezaletini örttüm ki bir anlaşılsa, aile içinde kan davası çıkacak.

Üniversitede aynı sınıfta okuduğum bir arkadaşım beni biriyle tanıştırıyor ve "Vaay demek o apartmanda oturuyorsunuz, biz o zamanlar bir alt katınızda oturuyorduk" diyorum.

Yine üniversiteden bir arkadaşım, o kaçarcasına ayrıldım dediğim şehirde memuriyet kazandı ve anlattığı kadarıyla hep benim yaşadığım yerlerde bulunuyor. O şehir şimdi de onun hayatını mahvediyor.

İnsan türünde değerlendirmekte hakikaten zorlandığım ve sınıf tekrarı yapmaktan aramızda 4 sınıf fark oluşan (sosyal sınıfları kastetmiyorum, yoksa bu arkadaş, dedikleri gibi burjuvanın önde gidenidir :) ) kişi, eskiden okuduğum liseye bir iş için tekrar uğramamla karşıma çıkıyor. Herkese kendini İzmirli diye tanıtmış, oysaki hayatında Konya'nın Hoççaan (Hocacihan) köyünden başka bir yere gitmediğinden de eminim.

Birkaç yıl öncesine kadar çok güzel anılarımız olmasına rağmen, sebebini hiç bir zaman öğrenemeyeceğim bir sebepten o anılarımı kokulu bir gübre yığınına çeviren küçük hanımın büyük kardeşi, annemin evimize sık sık ziyarete gelen eski bir öğrencisiyle yakın arkadaş.

Yine o küçük hanımın lafına uyarak vakti zamanında hiç tanımadığım birine hiç huyum olmayan bir şaka yapmıştım. Neyseki o zamanlar o kişi ne adımı duymuş, ne yüzümü görmüştü. Üniversitedeyken neredeyse hergün aynı tramvaylarda karşılaşmamız ve zamanla arkadaş bile olmamız bir yana, bir bilseydi o çocuk, kendisine gizli numaralardan "o kızla evlenmek istiyorsan, tekrar düşün" şakasını yapan şerefsizin ben olduğumu...

Ki ben bile geçen ay öğrendim, bu terbiyesizliği yaptığım kişinin o olduğunu!

O haltı yiyebildiğime de hâlâ inanamıyorum ayrıca.
Hiç değmeyecek biri uğruna, neredeyse hiç haketmeyen birinin mutluluğuna engel olmak üzereymişim meğerse... Neyseki tek hatam da bu oldu.

-----------------------

Ender olsa bile güzel şeyler de olmuyor değil, hakkını yemeyelim hayatın.

Mesela yıllardır yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen, çok sevdiğim bir arkadaşımın annesiyle, benim annem çok eskiden tanışıyorlarmış. Hatta onun teyzesiyle benim annem çocukluk arkadaşlarıymış da birbirilerini kaybetmişler.

Hayatımı mahveden şehir diye diye dilimde tüy biten o yerde çalışan arkadaşımla aynı ülkelerden göçüp gelen ailelerdenmişiz. Kimbilir, belki de dedelerimiz birbirilerini tanıyorlardı.

-----------------------

Şehirler arasına, hatta birkaç tane de ülkeler arasına yayılan, pek çoğu da şu an aklıma gelmeyen tüm bu ilginç ama maalesef genellikle hoş olmayan tesadüfler karşısında Conspiracy Theory'deki Mel Gibson gibi hissediyorum kendimi artık.

Sanki gizliden gizliden bir komploya kurban gidecekmişim, kimseye de derdimi anlatamayacakmışım gibi...

-----------------------

Hah, hazır aklıma gelmişken.

Hafta sonunun sonunda yaşadıklarım arasına bir güzel şey daha eklemiş oldum.
Arasıra yolda karşılaştığım, her karşılaştığımda da bana verdiği değerden, talihsizlikle sonuçlanan aşk hayatından ve son karşılaştığımızda da aslında geçen yaz çoktan yapılmış olan düğününe beni muhakkak davet edeceğinden bahseden bir arkadaşım vardı.

Dediğim gibi nişanı, kınası, düğünü falanı filanı geçen yaz olmuş bitmiş zaten.

Facebook'ta arasıra mesajlaşırdık ya, ne yalan söyleyim unuttum gittiydi düğünü olduğunu da, kendisini de...
Nereden estiyse dün bir hal hatır sorayım dedim. Adını listede bulamadım bir türlü.

Silmiş beni.
Adını da değiştirmiş.
Biraz uğraştıktan sonra, ortak arkadaşlarımızdan buldum tekrar.

Zaten profilindeki gelinlikli fotoğrafını görünce anladım evlenmiş olduğunu.

Sağolsun.
Nasılsa karşılaşırız bir gün tekrar.

Bende bu dar çevre, etrafımda bu kadar dar anlayış, hayatta da bu kadar çarpık ilişkiler olduktan sonra...

-----------------------

Ve siz, sayın okuyuşkan arkadaşım.
Buraya kadar okuduysanız, iki satırcık daha okuyun da size olan teşekkürümü aktarabileyim.

Kimseye öğüt verme yeteriliği görmüyorum kendimde.
Bunun sebebi sadece kelin, önce kendi kafasında kullanması icab eden bir ilacı başkalarına tavsiye etme aymazlığı değil.

Aynı zamanda anlayış meselesi, her anahtarın her kilide uymaması durumu.

Fakat özellikle de hayatında kazığını yemediği tek kişinin, henüz tanışmadığı insan olduğu bu bendenizin, yine hayatında hiç yüzünü görmediği, adını bile bilmediği sizlere içini dökme arzusu.

Olur da zaten tanışıyorsak, ne âlâ...
Ki bu yazıdan çıkartılacak bir ders olarak, muhakkak sizinle de bir şekilde tanışıyorumdur zaten :))

Öyle bi sevgiyle kalın ki, aklınız hayaliniz dursun canım, olar mı?
(^_^)

-----------------------


0 Yormuyorum: