Liberal Ekonomideki Delikanlı Enflasyonuna Dair Kuramsal Bir Yaklaşım

Bıktım abicim,
Bıktım anam babam,
Bıktım canına yandığım, bıktım.

Bu ekonomiyi git gide daha da zora sokan delikanlı enflasyonundan, bilhassa da internet üzerindeki etkilerinden.

Eskiden sadece sokakta görür, en fazla iğrenir, sonra geçer giderdik. Ne onların bize bir zararı olurdu, ne de bizim onlara...

Ama artık bilinçlendiler.
İnternetin sadece hatun kaldırmakta kullanılmadığını sonunda keşfettiler! Kendilerini cümle aleme reklam etmenin yolunun sadece "zeker"den geçmediğini idrak ettiler!!!

Ve çözümü bilumum ortama ağır ağdalı sözler yazmakta buldular.

-----------------------

  • Suskunluğum asaletimdendir! Her lafa verilecek bir cevabım vardır... Ama bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye!
Kendini fasülye gibi nimetten sayan bir takım "takım elbiseli"ler arasında çok moda olan bu söz, Mevlana'ya atfedilmiş.

Mevlana gibi bir insanın "ben asilim, hepinizi dizerim, adam mısınız lan" mealinde bir söz söyleme potansiyeli göz önünde bulundurulsun lütfen!

Bir tanesinin de sustuğuna şahit olamadığım, kurdukları her iki cümlenin birinde karşısındakinin anası, bacısı ve ebesi hakkında sapıkça emeller güden bu arkadaşlara bir kutu aspirin, kesmezse fare zehiri yazıyorum.
 
 
  • Canımı Sıkanın Kafasını Bozarım; Kafamı Bozanın Kafasına Sıkarım!!!!11!!1
Bu arkadaşlar ne içiyorlar bilmiyorum, nasıl aşamalardan geçiyorlar, hayat onları ne tür bir yola sürüklüyor yada çocukken hangi delikli uzuvlarına mermi kaçmış hiç bir fikrim yok.

Yalnız lanet olsun adamım senin sorunun neee???2??2?
Neden senin canın bu kadar önemli?
Neden kafanın bozulmasının diyeti bir can?
Ayrıca hani asildin sen, nerede kaldı asalet, nerede kaldı bir büyüklük gösterip affetmek?
Neden o kusursuz şefkatinden, biz zavallı, aşağılık yaratıkları mahrum bırakıyorsun?

Ne güzel ya, ne âlâ memleket. İyi madem be, topunuz da benim kafamı bozuyorsunuz, hepiniz dalağına sıkayım o zaman! 
 
 
  •  Sevgime ihanet eden sevgiliyi kurşuna dizerken titrerse elim, o titreyen elimi kesmessem namerdim!
Bu sözü ilk defa mavi önlüklü bir çocuğun (tahminen ilkokul öğrencisi kılığına girmiş 40'lı yaşlarında bir tecavüzcü) defterinde, okuması Arapçadan zor bir yazı ile görmüştüm.

O sevimli küçüğümüzü bir yana bırakıyor ve bu yaşı kemale ermiş hastalarımıza soruyorum:

En son ne zaman hastaneye gittiniz?
Çocukluğunuzda Barbie bebek gördüğünüzde onları yukarıdan aşağıya mı soymaya çalışırdınız, yoksa aşağıdan yukarıya mı?
Babanız sizi kemerle mi döverdi, ütü basarak mı?

Hayır çok ciddiyim, böyle bir sözü espiri olarak bile yazmışsa bir insan, o espiri altında yatan gerçeği aramak önce Freud'a düşer!

Sevgili sadist manyakcığım,
Sana sevgiyi nasıl anlattılar?
Sen çok mu mükemmelsin ki senden vazgeçmenin cezası ölüm olsun?
Haydi diyelim o mükemmeliğine rağmen terkedildin, lan gerizekalı ne halt etmeye infazı gerçekleştirmek için kendi elini kesmekle motive ediyorsun kendini? 
 
 
  • BenimLe oYun oYnamak şeYTan'dan borc aLıp azRaiL İLe kumar oynamaYa benzer.
Din, fıkıh ve İslam hukukuna dair engin bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz sayın hocam.

Hadi gelin hep birlikte bu ibretlik olayı gözümüzde canlandıralım.

Şimdi bir esas oğlanımız var.
Bu esas oğlan, çok esaslı ve çok oğlan!

Sonra bir de bunun karşısında bir başkası var, diyelim ki ben varım.

Ben bu esas oğlana yamuk yapmak istiyorum.

Bunun için önce şeytana gidiyorum ve onunla bazı hususlarda fikir alışverişi yapıyorum.

Sonra anlaştığımız bu konularda ondan teminat alıyor ve esas oğlana dalaşmak üzere yola koyuluyorum.

Derken yolda karşıma Azrail çıkıyor ve az önce şeytanla yapığım akit konusunda beni uyarıyor.

Ben akdi gösteriyorum fakat Azrail bu akdin sahih olmadığını, dolayısıyla temettü ödenemeyeceğini söylüyor.

Sonra ben boynum bükük geri dönüyorum ve esas oğlan da durur mu? Yapıştırıyor cevabı:
- Eee  hocam ben sana demedim mi benimle oyun oynamak şeytandan borç alıp azrail ile kumar oynamaya benzer diye?

Ben tabii icra ve iflas kanunu ile boğuşmaya başlıyorum sonra...

Şimdi bu hikayeden çıkartacağımız ders nedir?
Kanunda aksine bir hüküm yoksa teamül, ticari örf ve adet olarak kabul edildiği tesbit edilmedikçe hükme esas olamaz. Şu kadar ki; irade beyanlarının tefsirinde teamüllerin dahi nazara alınması esası mahfuzdur!

Amin... 
 
 
  • Hayatta iki kör tanıyorum; birincisi senden başkasını göremeyen ben, ikincisi beni göremeyen sen.
İşte bu söze bayılıyorum!
Çok takdir ediyorum bu lafı hakkıyla yaşayanları.

Hani çünkü hayatta sen teksindir, kusursuzsundur, ihtimalsizsindir.
O kadar kesin, o kadar kanıtlanmış birşeysindir ki, seni görmemek körlük gibi birşeydir!

Seni görmediğimiz için biz körüzdür.
Yahu nasıl bu kadar özürlü olabilirizdir?
O ihtişamlı, mükemmel benliğinle alabildiğine karşımızdasındır oysakidir...
 
 
  • KaFam Kadar qüzéLmisin ? Kafam 1 miLyon Sén o kadar EdérmisiN Hadi Bunuda qéçdim Séni KaFama Taqmaya déqéRmisiN?
Sana diyecek hiç ama hiçbir lafım yoktur kafalı ağabeyciğim.

Sadece şu:
Halen onun için süslü cümleler kasmaya çalıştığına, ayrıldığın halde hala gider yapmaya uğraştığına göre, besbelli ki kafana takıyorsun!

Pardon,
Taqıyorsun! 
 
 
  • Arkadaş sen hiç ölümün gölgesinde özgürlüğünü yaşadın mı, kahpesine şerefsizine kurşun yağdırdın mı, hiç bir garibanın elinden tutup da kadere rest çektin mi...
Ben yaptım mı yapmadım mı emin değilim.
Ama bakın size de yapmayın demiyorum, hobi olarak yine yapın!

İdam mahkumu mu, komando mu yoksa hayır hasenat sahibi bir iş adamı mı olduğunu anlayamadığım bu arkadaşın bir derdi var, kesinlikle bir derdi var da, kim bilir o dert ne!!!
Hani fırsatını bulmuş ve bir şeyler açıklamaya başlamış ama onu da böyle muallakta bırakmış garibim.

Üzülme be abi, bunlar da geçer. 
 
 
  • Fahişe gönüllerin kahpeliği koymaz bize, bizi unutanı bizde unuturuz kahpece..
Hem de öyle fena koymuş kiii... Böyle hakaretleri sıraladığına göre!

Yahu bir gönül nasıl fahişe olabilir, nasıl bir kahpelik örneği sergileyebilir?

Dahası seni bu kadar hatırlanmaya değer kılan şey ne?

Dap dahası, şimdi sana sorsak kaç kişi tanıyorsun diye, bir tanesini bile atlamadan kaçını sayabilirsin? O arada unuttukların bu lafı sana söyleseler ne nane yiyeceksin?

Hem herşey bir yana nasıl kendiyle çelişmektir bu, hmmm?
Sormazlar mı adama "eee sen de kahpece unutacaksan o zaman ne farkın kaldı kahpelik yapan fahişe gönül dediklerinden" diye?
 
 
  • Eskİden Olsa Arkandan ßakar
    AğLardım

    Şimdi Arkama ßile Dönüp

    ßakmam

    Eskiden Uğruna Dünyaları

    Yakardım

    Şimdi İse ßir Kibrit ßile

    Çakmam!
Hatrım kaldı,
İnan şu an o kadar rencide oldum ki anlatamam yani.
Vah ben şimdi ne yaparım, nerelere giderim, deloy deloy deloy... 
 
 
  • Kimseyi ezmedim, ezeni ezdim. Dostuma kardeşime yanlışa düşüpte kendimi madara etmedim.
Yukarıda verilen tümcedeki çelişkiyi bulup bize gönderen son iki kişiye bir adet çelişki gönderiyoruz, valla.

Yanlışın kralını yaptın, kendinle çeliştin be baboş... 
 
 
  • nice deLıqanlılar qördk qoLunDda kız CebiNde emEnet arQasında sürü.. RaÇonU qahBelık yuRuyusu sahTelık,qalpi var,yureqi yoq.
Ahhh üstadım ah, biz de ne delikanlılar gördük, doğasında kopukluk, dilinde küfürbazlık, içinde haset... Dilbilgisi sıfır, kendine bile hayrı yok, işi gücü el alemin kılığını, yaptıklarını çekiştirmek...

Cık cık cık, ne ayıp değil mi? 
 
 
  • Agladıgmı Kimsye Söylme Anne Onlr Bni Kral biliyr Kızdmmı Dünyayı Ykar Biliyr.Agladıgmı kimsye Söylme Anne Onlr 1 kız İcn Bu Kdar Düsecgmi Bilmiyorlr!...
Üzülme bebeğim, kimse sana kral demiyor, herkes senin ne mal olduğunu biliyor. Ama yani, haahhh şöyle beee, sonunda sen de ne mal olduğunu itiraf ettin ya, bu da bir başlangıç sayılır, aferim yavrum, aferim kuzum. 
 
 
  • Alemi alem yapan 3-5 beş çakalsa....krallık bize yakışmaz...!!!
Eh defol madem, yalvarayım mı yani? 
 
 
  • ßîzdé SâßâH oLmâz, ßîzdé GünéŞ Doğmâz, ßîz ¡§¥ãNKãR'ıZ Kızım ßîzLé DoSt oLmâk Sîze YaKıŞmaz
Sizde sabah olmaması, sizde güneş doğmaması mı size dost olunamaz özelliği kazandıran? Yoksa isyan ettiğiniz için mi sabah olmuyor, güneş doğmuyor? Ayrıca dostluk gün doğumuna mı bağlı bir olgu?

Mevzuu ne?
 
 
  • Öyle bir yar severim ki ilaha tapar gibi tapar, anama bakar gibi bakarım ama dudağında ruj, arkasında p*şt görürsem anam avradım olsun benzin döker yakarım...
Teoloji ilminin sınırlarına hoşgeldiniz.

Şimdi siz sevdiğinize, ilaha tapar gibi taparsınız ve bu ilaha da ananıza nasıl bakıyorsanız öyle bakarsınız.

Dolayısıyla sevdiğiniz, ananız ve ilah tam bir teslis örneğidir.

Oysaki ilahınız, ilahlık özelliğini yitirebilir!
Bunun için sadece dudağında bir ruj olması yeterlidir!!
Evet, bir ilahı ilahlıktan düşürüp yakılabilir bir metaya dönüştüren şey sadece bir rujdur.

Ve fakat herşey daha yeni başlamakta, en büyük sorun ananızın avradınız olmasıyla ortaya çıkmaktadır!

Ananıza baktığınız gibi baktığınız, ilah yerine koyduğunuz ve ileride evlenmek suretiyle avradınız yapmayı düşündüğünüz kişi, aslında hep aynı kişidir.

Akıbetini düşünmemiz gereken kişiler bu kadarla da sınırlı değildir, üstüne bir de rujlu sevdiğinizin arkasında "p*şt kişi" vardır!

O halde yakılacak o kişi tam olarak kimdir?
İlahınız mı?
Ananız mı?
Avradınız mı?
P*şt mu?
Ruj  mu?
Kendiniz mi?

İşte biz fani kulların içinden çıkamadıkları, bu nedenle de tanrıyı inkar yolunu seçerek kurtulmaya çalıştıkları temel sorun budur!

Tanrım, kainatın yüce mimarı!
Aç gözlerimizi!! 
 
 
  • Herkes Oyuncu Olabilir Ama Yönetmen Benim.İstediğime Rol Veririm,İstediğime Yol Veririm!
Ya da belki tanrıyı bulduk bile!
Senin benim gibi bir insan, yoksa bu sözü nasıl söyleyebilirdi? 
 
 
  • Serseriler ağlamaz, ağlarsa kimse susturamaz. Şunu bilki sosyete kızı herkez serseri olamaz!!
Ve partimizin 50. yılıdır, kutlu olsun!

-----------------------

Tüm bunlar neden oluyor böyle?
Neden hep birileri birilerinin illaki de hayatına kast etmek çabasında.
Üstelik bunları da sevgisi uğruna yapma iddiasında?

Neden hep onlar en iyi, en adil, en ahlaklı ve kusursuz?
Neden biz kötüyüz,ben kötüyüm, derhal öldürülmem gerek?

Neden bu karşıdaki kişiyi bozma, yerin dibine sokma, olmadı ırzına geçme çabası?
Birşey diyeceğim, galiba bu tip sözleri türeten bir güruh var.
Bunlar zamanında epey bir örselenmiş, iyi bir düz gitmişler bu arkadaşlara.

Ve ne acıdır ki halen de arasıra ilişiyorlar.

Onlar da çareyi sendikalaşıp seri üretime geçmekte buldular.

Yahu niye sevdiğiniz, bir hatanın bedelini canıyla ödüyor?
Nasıl sevgi bu?
Siz kendinizden nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz hatasızlık konusunda?

Başkalarına, kendi yaşantınızdan olmayanlara hakaretler yağdırma hakkını nereden bulabiliyorsunuz kendinizde?

-----------------------

Benim şahsen,

Suskunluğum asaletimden değildir, hiçbirşeyimden de değildir. Ya o an aklıma gelmemiştir susarım, ya cevap veremem susarım, ya laf dalaşına girmek istemem susarım. Susarım yani, susulur da, gayet doğal.

Öyle kafamda seksen tane tilki dolaşmaz, o şunu desin de ben de bunu deyim, sonra şunu derse şöyle, bunu derse böyle bozayım gibi.

Ayrıca susmakla asalet ne alaka?
Sonra, her lafa verilecek bir cevabım da yoktur, zaten her lafa cevabı olanlara "bok çeneli" derler bizim memlekette. Ne dersen bir cevabı vardır, hiç altta kalmaz, muhakkak son sözü o söylemeli, son cümleyi o kurmalıdır.
Bunu zeka belirtisi veya hazır cevaplılık olarak görenler de var.
Heyecanlarına veriyorum artık.

Bir lafın laf olup olmadığını değerlendirecek kadar dilbilgisi uzmanı değilim.

Ama özellikle de karşımdaki kişi adam mı değil mi teşhis koyacak kadar da küstahlaşmadım!!!

İnsan bir kendini tartmalı, yaptığı işler veya söyledikleri de gün gelip bir tarafında patlamasın diye öyle herkesi veya herşeyi kafasına göre nitelememeli bu adam değildir, bu laf yanlıştır, bilmemnedir diye...

Sonraaaa...
Canımı sıkanın kafasını sıkmam, en fazla çekip giderim ve can sıkıntımı geçirecek aktivitelere yönlendiririm kendimi. Açarım Sims oynarım, Cossacks oynarım falan...

Sevgime ihanet eden sevgiliyi kurşuna dizmem.
Bir kere, ben onu kurşuna dizmek için sevmemişimdir.
İkincisi, onun da beni sevmek gibi bir zorunluluğu yoktur.
Ha uğraşırım tabii ki bir sevgiyi yeşertmek için. İhaneti bile sinem yettiği kadar çekmek için uğraşırım. Hatta ihanete mahal vermem, bana açık olması için elimden geleni yapar, peşinden hafiye gibi dolaşmaz, güzelce itiraf etmesini sağlayıp, güzel anılarla gitmesini temin ederim.

Gerçi bugüne kadar kimsenin beni sevdiğini söylediği olmadı, benim de birine sevgimi itiraf edebilmişliğim...

Ama bu kesinlikle idam cezasını gerektirmez, burası kesin!

Sonracığıma efendim,
Pek çok kişiyle rol paylaşmak isterim, sahnemi çalmasına ses çıkartmam. Olur da bana yol verilirse, yolumu tutar, güzel güzel taşırım sahnemi.
Ama ben hiçbir haltın yönetmeni falan değilim!
Tıpkı kimsenin de olmadığı gibi.
Hayatta pek çok kör tanıyorum.
Metin Şentürk, Ray Charles, Aşık Veysel, Stevie Wonder, Konyalı Kör Ahmet... Çoğunu da severek dinlerim.

Bahsedilen körlük duygusal bir körlükse, onda da benden iyisini tanımam. Nice kaçırılmış fırsat şahitlik eder bana.

Beni görmeyenleri de kör olmakla suçlamam, görünmek için iyi çabalarım ama :)

Ağlamayı zayıflık olarak görmem, ağlamamayı, hele de bu konuda inat etmeyi ve bunu gurur meselesi halkine getirmeyi zayıflık olarak görürüm.

Serseriliği takdir etmem.

Tanrı olmayana tanrı gibi tapmam, tanrı gibi taptığımı benzinle yakmam. Tanrı tanrıdır, sevgili sevgilidir, benzin de benzindir.

Jilet kesiklerinden, bıçak yaralarından, faça izlerinden hazzetmem, sahip olanları kınamam, gözümüze gözümüze sokarak gösterip övünenleri kınarım.

Ölmeye gidersem benimle birlikte ölmeye gelen bir salak asla benim dostum olamaz. Benim dostum, sorunlarımı çözmemde yardımcı olmaya çalışır, beni hayatta tutmaya çalışır.

Ayrıca öyle ölmeye falan da gitmem! Şöyle bi ölüp gelmem.

Aslında herşey bir yana ya,

İsterse kendi izbelerinin imparatorları olsunlar, isterlerse esrarkeşlerin kralı, serserilerin efendisi...

Ne olurlarsa olsunlar, umurumda olmaz.

Yeter ki benden uzak,Allah'a yakın olsunlar, başka birşey istemiyorum.

Artık etrafta bunlardan o kadar çok, o kadar çok var ki ve kaçınılmaz olmalarına rağmen zevk almak da o kadar imkansız ki, bazen dayanamayıp isyan ettiriyorlar insana bir yerde.

Siz hiçbir zaman ve hiç kimseye hesap vermeyen, sevdikleri için ölen ve öldüren, firari saatlerin ardından gelen isyankar sokakların tövbekar cocukları!

Bi hastırın gidin lan başımdan!!!

Ve siz, delikanlılığın racon kesmek, ölüm saçmak değil, akşam evine ekmek götürebilmek, sevdiklerini mutlu edebilmek, ailesini güzelce geçindirebilmek olduğunu bilen onurlu insanlar,

Her daim sevgiyle kalın.
(^_^)

-----------------------


 Görmekte olduğunuz bu şeşi beş ve Einstein saçlı kişi, çoğu delikanlının yapmakla övündüğü ölme ve öldürme sanatında seri kabiliyetleri olan Charles Manson.

Ve şu sözüyle de, aslında yedi ceddimizi doğrayabilecek bir manyaklığa sahip olmakla birlikte,
tüm raconzedelere inat tevazunun, gerçekçiliğin ve radikalliğin dibine vuruyor:
Bana yukarıdan bakarsanız bir aptal görürsünüz,
Bana aşağıdan bakarsanız bir tanrı görürsünüz,
Bana karşıdan bakarsanız kendinizi görürsünüz.

2 Yormuyorum:

kadim dedi ki...

ne kadar güzel ifade etmişsin Syrano,beni artık güldürüyor bu gibi delikanlılık taktirleri ama belki de uzun uzun düşünmek gerekir üstüne. Dediğiniz gibi sayıları o kadar çokmuş ki;ben askerde daha iyi anladım bunu ve birşey daha anladım artık çok geç,yapılacak bir şey yok,bindik bir alamete gidiyoz kıyamete. Bu yüzden gülmeli ağlanacak halimize...

Syrano dedi ki...

Askerlik konusuna hiç girmeyelim, yoksa kendimi orada zor tuttum ama artık dayanamayıp gidip tepelerine el bombaları sallayacağım. Memlekette ben hariç herkes mi delikanlı, herkes mi erkek, herkes mi çilekeş anlamadım ki...

Ver gerçekten de maalesef artık çok geç. Nasıl bir nesil geldi, bu nesil buralara nasıl geldi bilmiyorum ama iyi gelmediği kesin :)