Omzu yıldızlıgillerden bir Sayın Müdürüm konuşmasında buyurdular ki;
İntihara meyil arttıkça kişide miras bırakmalar artar, badisine, ortağına falan sık sık şaka yollu yokluğunda şunları bunları yapmasını tembihlemeye başlar...
Aman deyim böyle davranan arkadaşlarınızı uyarın, onlara destek olun, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliğine(*) sevk edin, bu şakaya gelmez, çünkü zira because intihar oranlarının en sık görüldüğü mesleklerden birindeyiz bla bla..... Gereğini arz ve rica ederim...
----------------------
2012'den 2015 ortalarına en majöründen bir depresyon geçirmiştim.
O zamanlarda da ölüm fikri çok sık aklımdan geçiyordu da, o zamanlar ölümü sanki bir tatilmiş de 11 gün + 4 gün yol izni = 15 gün değerlendirip gelecekmişim gibi düşünüyordum galiba.
Yada ölürsem gideceğim yerin cennet olma ihtimali daha yüksek geldiği için o kadar da kötü gelmiyordu.
En azından o vakitlerde şimdiki gibi kolları bacakları kopan iş arkadaşlarım yoktu, akciğerlerinin sağ lobu stadyuma, sol lobu ekip aracına fırlayan badilerim olmamıştı.
Kucağıma, içi boş görülmesin de şehit ailesi rencide olmasın diye yarısı insan şekli verilmiş toprak doldurulmuş kefenler almamıştım o zamanlarda...
----------------------
En güncel ölme hayalim bundan biraz daha farklı ve daha az "romantik"
Bence bir gün ben itin öldüğü bir yerlerden geçerken, laf olsun diye biri kafama birşey geçiriverecek ve ben de orada yığılıp kalacağım.
Geberme anım en yakındaki tekel bayiinin (Dostlar-2 Tekel Bayii, hadi adını da veriim) güvenlik kamerasının sağ üst köşesinden yarım yamalak görülecek.
Benim hikayemde bu olacak.
En güzel kısmı da, hani şey var ya "ben ölürsem belki akılları başlarına gelir, suçluluk hissederek kahrolurlar, ölümümle intikamımı alırım" bilmemnesi var ya hani,
Hah işte,
Bende o da olmayacak!
Ölümümle bile birşeyler ifade edebilmiş olamayacağım yani.
"Niyazi" tabir edilen, bok yolundan sola dönünce 100 metre ileride ikamet eden arkadaşla müşerref olacağım sonunda.
----------------------
Afrikadaki çocuklar,
Yunus Emre veya Mevlananın sabır cümleleri,
Yunus Emre veya Mevlananın sabır cümleleri,
Devrik cümle kurmayı şiir yazmak zanneden oysaki divan edebiyatından haberi olmayan adı sanı duyulmadık şairlerin hayata inat tadında satırları...
Kendisi Ferrari almaya özenirken komşusu tekerlekli sandalyeye muhtaç olan o adam.
"Ulan ben de şunları bunları çektim ama senin gibi zırlamıyorum" diyen metanet teröristleri...
Valla hiç biri teselli olmuyor!
Bilakis gözüme gözüme Mevlanayı sokuyorlar iyice itici gelmeye başladı adam tövbe hâşâ...
Hayat bir sınav kanka naapcaksın diyenlerin bir tarafına da ÖSYM girsin afedersiniz!
Yok arkadaş,
Ya üzüntümü, sıkıntımı çözün, yada vıdı vıdı etmeyin.
O lanet olası boku biz de biliyoruz!
Evet hayat sınav, evet bu dünya geçici, evet çok şükür bir pipiye sahibim ve işeyebiliyorum, bir popoya da sahibim ve kakamı yapabiliyorum, prostat yada basur olmama gerek yok şükretmek için, anladık o kadarını!..
----------------------
Bir konuda özür dilemek istiyorum:
Bir zamanlar "inancım kalmadı" diyen insanlara iki şekilde kızardım. Velev ki inancı yanlış bile olsa;
Bir zamanlar "inancım kalmadı" diyen insanlara iki şekilde kızardım. Velev ki inancı yanlış bile olsa;
Aklıma sadece tanrı inancı gelirdi ve tanrısına ihanet etti diye kızardım, başka türlü inanç şekli bilmezdim.
İkincisi de "yitirdiğine göre demek ki yeterince inanamamışsın, o halde demekki sen başından beri inanmıyordun", derdim.
Lafımı yiyor ve susuyorum.
Büyük de konuşmuyordum ama artık herhangi bir boyutta da konuşmuyorum.
Çünkü ben de yitirdim.
Büyük bir kısmını artık geri kazanamayacak şekilde yitirdim hem de!
En çok inanan bendim, bazen inancın altın çağıydım, hacılar topraklarımda aradıkları huzur ve bilgeliği bulabiliyordu, yer yüzündeki cennettim ben!
Ama inancım tahrif edildi, tapınaklarım yağmalandı, kurbanlıklarım satıldı, sunaklarım yakıldı, sahte tanrıların putperest keşişlerinin adı sütunlarıma kazındı.
Kutsal topraklarım kanla, iğrençlik ve küfürle yıkandı.
Kıyametten başka temizleyecek ne kaldı ki...
----------------------
Hasılı;
"Anne, baba ve o kadar da kutsal olmayan Çocuk" üçlüsüne dahil ve yalnız bir bireysel kişi olarak geçen bu hayatta, anne ve baba dengesini korumaya çalışmaktan başka bir amacım yok, kalmadı artık.
Aşktır, arzulanmaktır, sevmektir, sevişmektir falan öyle şeyler ya benden 10 yaş küçüklere yada yazarken bile iğrendiğim pornoculara özgü birşey. Zaten günah o, zina, haram, öğk o, aşkmış falan , töbe töbe...
Evlilik, yuva kurmak, aile saadeti bunlar da kötü şeyler çünkü "biz evlendik de ne oldu"cular ve bunların iki katı olarak her gün aldığım düğün davetiyeleri arasında 30'una gelip hayatta bir kere bir kız arkadaş sahibi olamamış bir ben varım.
Zira, sağ baştan sayayım,
*Çok uzunum,
*Ya şey biraz şişmanım,
*Evlenmek için biraz geç kalmamış mıyım bence de,
*Görüş ayrılıklarım var,
*Facebookta çok fazla erkek ve kız ismi aratmışım, bunlar "tanıyor olabileceğim kişiler" bile değilmiş.
*Bu yaşa kadar evlenemediysem kesin bir bokluk varmış bende.
*Bir zabıt katibi, bir teknisyen yardımcısı, bir çocuk oyun salonu görevlisi ve bir sosyete pazarı kasiyeri olarak karşımdaki insanlar gerçekten çok meşgul insanlar ama ben örneğin bir polis memuru olarak çok boş vakit buluyor olabilirim.
*Kimse benim annemle babamla aynı evi paylaşmak zorunda değilmiş bir de,
*Ulan hem zaten şu saatten sonra gezip tozup ne yapacak mışım, evden işe işten eve gidip geliyor muşum, neyimeymiş benim gezip tozmak şu yaşta, en azından akşam evde bi yemek yapanım olsun yetermiş, artık saçmalıyormuşum ben de...
----------------------
Öyle işte...
İnsanları itip kakmayı çok seviyorsunuz gelin bi el atın madem...
----------------------
Ha bir de baştaki (*)'ın dipnotunu verelim:
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliği: Kuruluş amacı vizyonu ve misyonu kimsenin umurunda değildir, askerdeki PDR'nin birebir kopyasıdır. Oraya sevk edilenin silahını kaçarı yok alırlar aga, eninde sonunda alırlar o silahı, ve elinden silahı alınmış bir polis memurunun arkasından görevlerden yırtmak için zorla sevkettirdi kendini, bakma sen it herife deli numarası yapıyor bir haltı da yok şeklinde bir zibilyon tane dedikodu döndürürler, eninde sonunda da emniyet hizmetlerin sınıfından çıkartılır en fazla şubenin çaycısına dönüşür o Niyazi arkadaşımız.
2 Yormuyorum:
Merhabalar Sinan bey.Yeni yazı görünce çok sevindim çok da şaşırdım duygularıma tercüman olmuşsunuz...
Her ne kadar o meslek grubundan olmasam da benim de zaman zaman"ben ölünce kitaplarımı kütüphaneye,kumaşlarımı ve hobi malzemelerimi halk eğitim kursuna bağışlayın"demişliğim vardır.Ama o işe kalkınmışlığım hiç yoktur.Yine de birileri beni uyarsın,destek olsun,psikolojik bilmem nelere sevk etsin yani ne olur ne olmaz ...
Benim ölümle ilgili fantezilerim son zamanlarda"şöyle aniden ölsem de böööyyle sudan çıkmış balık gibi kalakalsalar,aslında ne kadar önemliymişim,gerçekten bir işe yarıyormuşum anlasalar,bensiz sefil olsalar falan"dan "amaaaann ben gideyim de ne olursa olsun"a evrildi.
Ben"ya sıkıntımı çözün ya da vıdı vıdı etmeyin"bile demiyorum.Sıkıntımı çözmesinler yeter ki vıdı vıdı etmesinler.Hele hele"takma kafana"demesinler de ne yaparlarsa yapsınlar.Hayatımda bir Allahın kuluna takma kafana demedim ,mecbur musunuz arkadaş joker gibi her yerde şu lafı kullanmaya...Birilerine göre kocan sabaha karşı pavyondan sarhoş gelip odunla seni dövmüyorsa,iki bacağın dizinden iki kolun omzundan kopmadıysa,çocuklarının hepsi spastik değilse,akşam yemeğini çöpten çıkarmadıysan da hala sızlanıyorsan sen nasıl nankör bir insansın arkadaş!!!aaaa cık cık cık çok ayıp.sana rahatlık batmış tüh sana yazıklar olsun ...
Özür konusuna gelince benim de dileyecek çok özrüm var.kınamamayı da öğreniyorum yavaş yavaş ...
Gelelim zurnanın zırt dediği yere.Mübarek ve aynı zamanda kutsal müessesenin her ne kadar mış gibi olan,varlık içinde yokluk çektiren,cinsiyetinizden şüphe ettiren versiyonları varsa da mutlu olanı da yok değil elbet ...Size en yakın zamanda gönlünüze göre bir ruh ikizi diliyorum Allahtan.Bulunca tüm ruh öküzleri için dua etmeyi unutmayın olur mu...
Duayı bilmem de ahım belki tutar diye çok beddua ettim ama onlar da tutmadı.
Onu da beceremedim yani!
Olmadı alıverirsiniz artık beni, şahane bulaşık ütüler, yemek siler, cam pişiririm, o derece :)
Ölüme neden sığınıyorum? Daha doğrusu ölümüme?
Çünkü başkalarını öldürmek çok zor ve zaman alıcı, kendi ölümüm daha dramatik ve hızlı ve kesin ve etkili...
Bunun bir değişik versiyonu var ki adına "delilik" diyoruz, delirebilecek kadar bile güç veya maharet göremiyorum kendimde. En fiyakalı ruhsal babalanmam depresyon, napiim :)
Sevgiler (^_^)
Yorum Gönder